Loading...
01.06.2022

Yoksulluk Nafakasının Artırılması Talebi

T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/2676
K. 2013/4367
T. 14.3.2013

ÖZET : Dava; yoksulluk nafakasının artırılması talebine ilişkindir. Mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; davacının yoksulluğunun zail olmadığı gözetilerek, yoksulluk nafakasına hükmedilen tarih ile artırım davasının açıldığı tarih arasında geçen süre dikkate alınarak, bu süreçte paranın satın alma gücünün azaldığı hususu gözetilerek, hakkaniyete uygun, en azından enflasyon oranında artırım kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile artırım talebinin reddine karar verilmiş olması Türk Medeni Kanunu`nun 4.maddesinde hükme bağlanan hakkaniyet ilkesine uygun görülmemiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davanın niteliği gereği duruşma isteğinin reddiyle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz isteğinin incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı dilekçesinde; 2008 yılında boşanma davasıyla lehine hükmedilen 100 TL yoksulluk nafakasının günün ekonomik şartlarına göre yetersiz kaldığını ileri sürerek 750 TL`ye artırılmasını talep etmiştir.

Davalı vekili; davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece; davacının asgari ücretle çalışmaya başlaması nedeniyle nafaka artırım davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava; yoksulluk nafakasının artırılması talebine ilişkindir.

Türk Medeni Kanunu`nun 176/4 maddesi hükmüne göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılmasına karar verilebilir. Bu hüküm gereğince mahkemece iradın arttırılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi ya da hakkaniyetin artırımı gerektirmesi gerekmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı Kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.

Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu`nun yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir ( HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları ).

Davacı Songül, boşanma sırasında bir işte çalışmamaktadır. Kendisine aylık 100 TL yoksulluk nafakası bağlanan davacının geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün olmadığına göre; işe girip çalışması zorunludur. Bu durumda, aldığı nafaka ile geçinmesi mümkün olmayan davacının, çalışma olgusunun da süreklilik arzetmediği gözönüne alındığında, yoksulluk halinin devam ettiği ortadadır.

Hal böyle olunca; mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; davacının yoksulluğunun zail olmadığı gözetilerek, yoksulluk nafakasına hükmedilen tarih ile artırım davasının açıldığı tarih arasında geçen süre dikkate alınarak, bu süreçte paranın satın alma gücünün azaldığı hususu gözetilerek, hakkaniyete uygun, en azından enflasyon oranında artırım kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile artırım talebinin reddine karar verilmiş olması Türk Medeni Kanunu`nun 4.maddesinde hükme bağlanan hakkaniyet ilkesine uygun görülmemiş, bu husus bozmayı gerekmiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.