Loading...
29.04.2022

Menfi Tespit Davası

T.C. Yargıtay 23.Hukuk Dairesi 
Esas: 2013 / 9133 
Karar: 2014 / 331 
Karar Tarihi: 22.01.2014
 
ÖZET: Mahkemece, karar tarihinden önce yürürlüğe giren yasal düzenlemeler somut olay bakımından değerlendirilerek, takip tarihinden sonra işleyecek faiz oranı bakımından bir karar verilmesi gerekir.(2004 S. K. m. 72) (6098 S. K. m. 76, 88, 120, 138) (6101 S. K. m. 7)
 
Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
 
Karar: Davacılar vekili, davalı tarafından, tarım kredi kooperatifleri kredi sözleşmesine dayalı olarak, müvekkilleri hakkında müteselsil kefil sıfatıyla ilamlı icra takibi başlatıldığını, muhtar veya ihtiyar heyeti tarafından tasdik edilmeyen söz konusu sözleşmenin ilam niteliği taşımadığını, sözleşmeyi vekalet yoluyla imzalayan müvekkillerinden N. Ş. tarafından verilen vekalette kefil olma yetkisi bulunmadığını, sadece N. Ş. lehine yapılacak işlemler için vekalet verildiğini, ayrıca tüm tebligatların yetkisi bulunmayan vekile yapıldığını, müvekkillerinden M. K.`un ise okuma yazması olmadığını, neye imza attığını bilmeden sözleşmeyi imzaladığını, öte yandan sözleşme 6.000,00 TL tutarlı olduğu halde, bu miktar aşılarak 24.297,89 TL üzerinden asıl alacak talep edildiğini, temerrüt ihtarı bulunmadığı halde 10.295,71 TL işlemiş faiz istendiğini, istenen faiz oranının fahiş olduğunu ileri sürerek, takibin iptalini, müvekkillerinin davalı kooperatife borçlu olmadığının tespitini, borçlu olduklarının kabul edilmesi halinde ne miktarda sorumlu olduklarının tespitini ve %40 kötüniyet tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
 
Davalı vekili, öncelikli olarak, icra takibinin yapıldığı Eskişehir mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacı N. Ş.`ın vekaletnamesiyle ilgili ileri sürülen iddianın kötüniyetli olduğunu, zira söz konusu vekaletin aynı konutta ikamet eden oğlu R. Ş.`a 1998 yılında verildiğini ve bu vekilin, icra takibinde mal beyanında bulunarak ve icra ceza dava dosyasındaki beyanıyla, borcu kabul ettiğini, M. K.`un muhtar, aza ve tanıklar huzurunda sözleşmeyi imzaladığını, sözleşmenin içeriğini bilmediği yönündeki iddiaların asılsız olduğunu, takip dosyasında yapılan tebligatların usulüne uygun olduğunu, muhtar ve ihtiyar heyeti azalarının imzası bulunan sözleşmenin yasa gereği ilam niteliği taşıdığını, bu sözleşme gereği, müşterek borçlu ve müteselsil kefil durumundaki davacıların alacağın muaccel olmasıyla herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın sorumlu olacakları ve alacağın kapitalize edileceği, kooperatifçe belirlenen faiz oranın işletileceği gerekçesiyle, davanın reddini istemiştir.
 
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davalının yerleşim yerinin, mahkemenin yargı çevresi içerisinde bulunduğu, seçimlik yetkinin sözkonusu olduğu, davalı kooperatifle dava dışı Y. Ş. arasında imzalanan 6.000,00 TL tutarlı kredi sözleşmesini davacıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, sözleşmeyi vekalet yoluyla imzalayan davacı N. Ş.`ın okuma yazma bilmediği yönündeki iddianın ispatlanamadığı ve verilen vekaletnamenin usulüne uygun olduğu zira, genel vekaletname ile de kefalet sözleşmesi yapılabileceği, icra dosyasında bu davacıya yapılan tebligatlar usulsüz olsa dahi süresi içerisinde mal beyanında bulunmakla icra emrini tebliğ aldığını kabul ettiği, yine davacılardan M. K.`un okuma yazma ve sözleşmenin içeriğini bilmediği yönündeki iddiaların ispatlanamadığı, her ne kadar asıl borçlu ve davalılar hakkında 24.797,89 TL asıl alacak, 10.295,71 TL işlemiş faiz olmak üzere 35.093,60 TL üzerinde icra takibi başlatılmış ise de, davacıların sözleşmede yazılı miktar kadar sorumlu oldukları, sözleşmenin eki durumundaki kredi borç senetlerinde davacıların imzalarının bulunmadığı ve ayrıca borcun ödenmesi için çekilmiş bir ihtar bulunmadığı, bu bakımdan, davacıların, takibin 18.797,89 TL asıl alacak, 10.295,71 işlemiş faizi olmak üzere toplam 29.093,60 TL`sinden sorumlu olmadıkları gerekçesiyle, yetki itirazının reddine, davanın kısmen kabulüyle davacıların davalıya 6.000,00 TL asıl alacak yönünden borçlu olup, 29.093,60 TL kadar borçlu bulunmadıklarının tespitine karar verilmiştir.
 
Kararı, tarafların vekilleri temyiz etmiştir.
 
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
 
2- Dava, icra takibine konu alacaktan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
 
Mahkemece karar verilmeden önce; 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu`nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 Sayılı Kanunu`nun 7. maddesinde aynen "Türk Borçlar Kanunu`nun kamu düzenine ve genel ahlaka dair kurallarıyla geçici ödemelere dair 76., faize dair 88., temerrüt faizine dair 120. ve aşırı ifa güçlüğüne dair 138. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.
 
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu`nun 88. maddesinin "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşmeyle kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, 1. fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra. temerrüt faizine dair 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşmeyle kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, 1. fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdi faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdi faiz oranı da 1. fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise. temerrüt faizi oranı hakkında akdi faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.
 
Bu durumda, mahkemece, karar tarihinden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenlemeler bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, takip tarihinden sonra işleyecek faiz oranı bakımından bir karar verilmesi gerekirken, yasal düzenleme gözden kaçırılarak, bu hususta herhangi bir karar verilmemesi doğru olmamıştır.
 
Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, davacılardan peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.