Loading...
14.06.2022

Menfi Tespit Davası

T.C. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 
E: 2015/ 12217 
K: 2016 / 4392 
T: 10.03.2016

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Dava, asıl borçlu hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip sonucu tahsil edilen 34.731-TL`nin kefalet borcundan mahsup edilmesi gerektiği iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. 

Davalı vekili, asıl borçlu ve davacı kefil hakkında ayrı ayrı yapılan icra takiplerinin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla işleme konulduğunu, asıl borçludan yapılan tahsilatların dosya borcundan düşüleceğinin açık olması karşısında menfi tespit davası açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığını, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılmasının kefil hakkında ilamsız icra takibi yapılmasına engel teşkil etmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, kefilin kefalet limiti dahilinde kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olduğu, dava tarihi itibariyle borcun 48.075 TL olarak hesaplandığı, kefalet limitinin ise 55.000 TL olduğu, tahsilde tekerrür olmamak üzere takip yapılabileceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 2014/8767 E., 2014/11693 K. sayılı ve 24.06.2014 tarihli ilamında; ``Kefil, kefalet limitiyle sınırlı olarak kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumludur. Kefalet limitinin 55.000-TL olmasına rağmen, takipteki asıl alacak 58.494 TL olarak gösterilmiştir. Nitekim hükme esas alınan bilirkişi raporunda da tespit edilen bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Öte yandan asıl borçlu hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan 23.06.2009 tarihli icra takibi sırasında 24.12.2009 tarihinde 34.731 TL tahsilat yapılmıştır. Kefil olan davacı hakkında başlatılan 14.09.2009 tarihli ilamsız icra takibinde, “tahsilde tekerrür olmamak üzere” kaydı bulunmadığı gibi, söz konusu tahsilatın yapıldığı 24.12.2009 tarihinden sonra davacıya uygulanan hacizde ve üçüncü kişilere gönderilen haciz ihbarnamelerinde, 34.731 TL’nin borçtan mahsup edilmediği ve tahsilat yapılmamış gibi icra takip işlemlerinin yürütüldüğü dosya içeriğinden ve bilirkişi raporundaki hesaplamalardan anlaşılmaktadır. Menfi tespit davası da bu uygulamanın hatalı olduğu iddiasına dayalı olarak açılmıştır. Her ne kadar mahkemece, alacaklının “tahsilde tekerrür olmamak üzere alacağını kefilden talep etmeye hakkı olduğun belirtilmişse de takip talebinde bu husus açıklanmadığı gibi fiilen de yapılan tahsilatlar alacaktan mahsup edilmeyerek, mükerrer tahsilata neden olabilecek şekilde icra takipleri yürütülmüştür.

Mahkemece, yukarıda açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde, kefil olan davacının kısmi menfi tespit isteminin değerlendirilmesi gerekirken, dosya içeriğine uygun olmayan gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır`` denilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyulduğu belirtilerek yapılan yargılama sonunda; davacının kefalet limitinin 55.000-TL olduğu, takip tarihi olan 14.10.2009 tarihinden sonra 24.12.2009 tarihinde 34.731,49-TL`nin Bursa 3. İcra Müdürlüğünün 2009/10638 sayılı takip dosyasındaki asıl borçlunun araç satışı ile tahsil edildiği, bu tahsilattan sonra davacının dava tarihi itibarıyla sorumlu olduğu borç tutarının toplam 48.075,94-TL olduğu, davacının rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipteki 34.731,49-TL`lik tahsilat miktarı kadar borçlu olmadığının tespitini istediğinden, bu talebin yerinde görüldüğü gerekçesiyle, davanın kabulü ile Bursa 1. İcra Müdürlüğünün 2009/17118 sayılı takip dosyasında takibe konan alacağın 34.731,49-TL`sinden davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. 

Menfi tespit davalarında, dava tarihindeki alacak-borç durumu esas alınarak karar verilmesi gerekmekte olup, mahkemece bozmaya uyulduğu belirtilerek alınan ek bilirkişi raporunda da dava tarihindeki kefalet borcunun 48.075,94-TL olduğu belirtilmekle, davacının bu miktardan sorumlu olduğu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, ek bilirkişi raporu ve Dairemizin bozma ilamında belirtilen hususlar dikkate alınmaksızın, ödeme yapılan miktar belirtilip, bu yönden menfi tespit isteminin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 10/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.