Loading...
09.08.2022

Yürütmenin Durdurulması İstemi

T.C. Danistay İdari Dava Daireleri Kurulu
Esas:  2016/4343
Karar: 2016/3305
Karar Tarihi: 07.12.2016

 

 ÖZET: Dava, davacıların maliki oldukları Ordu İli, Mesudiye İlçesi, Türk Köyündeki . ada ... parsel, ... ada .. parsel ve .. parsele yönelik olarak; Ordu İli, Mesudiye İlçesinde tesis edilecek Murat Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali Üretim Tesisinin yapımı amacıyla 2942 sayılı Yasanın .. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu tarafından alınan ve ... sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren .. sayılı acele kamulaştırma kararı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından alınan . sayılı kamulaştırma kararının iptali istemiyle açılmıştır. Dairece, dava konusu edilen Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun kamulaştırma kararının hukuka uygun olup olmadığı konusunda hiçbir irdeleme yapılmaksızın, anılan karar hakkında da hüküm kurulmuş olması; yargı kararlarının gerekçeli olması zorunluluğuna aykırılık oluşturmaktadır. Öte yandan, dava konusu uyuşmazlığın 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesi kapsamında bir uyuşmazlık olması karşısında, bu uyuşmazlık hakkında doğrudan üst derece mahkemesince ilk kez yargılama yapılarak bir hükme varılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi sıfatıyla uyuşmazlığa bakan Danıştay Altıncı Dairesince hukuki irdeleme yapılmadan hüküm kurulmuş olması söz konusu hükmün bozulmasını gerektirmiştir.

 (AİHS 1 NOLU PROTOKOL m. 1) (2709 S. K. m. 35) (2942 S. K. m. 3, 10, 15, 27) (4628 S. K. m. 15) (2577 S. K. m. 20/A, 45, 49)

 İstemin Özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 12/04/2016 günlü, E:2015/5689; K2016/1618 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması, davacılar tarafından istenilmektedir.

 Savunmaların Özeti: Davalı idarelerden Başbakanlık ile davalılar yanında katılan tarafından savunma verilmemiş olup, davalı idarelerden Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından ise temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

 Danıştay Tetkik Hakimi: Mustafa Bölükbaşı

 Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

 TÜRK MİLLETİ ADINA

 Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığındandavacıların yürütmenin durdurulması istemi görüşülmeyerek dosya incelendi, gereği görüşüldü:

 Dava, davacıların maliki oldukları Ordu İli, Mesudiye İlçesi, Türk Köyündeki ... ada ... parsel, ... ada .... parsel ve .... parsele yönelik olarak; Ordu İli, Mesudiye İlçesinde tesis edilecek Murat Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali Üretim Tesisinin yapımı amacıyla 2942 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu tarafından alınan ve 24/07/2013 tarihli, 28717 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren 02/07/2013 tarihli, 2013/5056 sayılı acele kamulaştırma kararı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından alınan 13/03/2013 tarihli, 4313-4 sayılı kamulaştırma kararının iptali istemiyle açılmıştır.

 Danıştay Altıncı Dairesinin 12/04/2016 günlü, E:2015/5689; K:2016/1618 sayılı kararıyla; Anayasanın 35. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde yer alan hükümler açısından bakıldığında, özel mülkiyet hakkının korunması gereken temel insan hakları arasında öngörüldüğü, anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verildiği, bu düzenlemelerde mülkiyet hakkına müdahalelerin olabileceğinin öngörüldüğü, ancak bu müdahalelerde kamu yararı gerekçesi, kanuni düzenleme gereği ve ölçülülük ya da orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkı ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu, bu açıdan, kamu gücü kullanılarak özel mülkiyetteki taşınmazların kamu eline geçirilmesini ifade etmesi anlamında kamulaştırmanın yargısal incelemesinde, mülkiyet hakkına söz konusu müdahalede yukarıda yer alan hükümler çerçevesinde kamu yararının varlığının, kanuni düzenleme gereğinin ve orantılılık noktasında adil dengenin sağlanıp sağlanmadığının değerlendirilmesinin gerektiği, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde ise; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, bu Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktarın, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlemesine yer verildiği, Kanunun 27. maddesinin özünde acele el koymaya yönelik olduğu, acele kamulaştırma yönteminde kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere kamulaştırma işlemlerinin tekemmül ettirildiği, tescil ile kamulaştırmanın tamamlandığı, aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar verilen ve kamu yararı görülen süreli enerji projelerinin bir an önce gerçekleştirilmesi için söz konusu kamulaştırma yönteminin uygulandığı, sonuçta el koyma dışında Kamulaştırma Kanununda öngörülen usulün tatbik edildiği, kamulaştırma işlemine konu edilerek el konulan taşınmaz için belli bir süre sonunda bedel tespit ve tescil davası açılması durumunda kamulaştırma işleminin kamu yararına uygunluğunun denetlenmesi gerektiği, . Elektrik Üretim Limited Şirketi adına Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 08/12/2011 günlü, 3527-3 sayılı kararı ile Ordu İli, Mesudiye İlçesinde Murat Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali kurulması için 13/03/2008 tarihinden geçerli olmak üzere 49 yıl süreyle üretim faaliyeti göstermek üzere EÜ/3527-3/2169 numaralı üretim lisansının düzenlendiği, proje kapsamında kalan taşınmazların kamulaştırılması istemine yönelik olarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 13/03/2013 tarihli, 4313-4 sayılı kararının alındığı, daha sonra taşınmazın 2942 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılması yönünde davaya konu Bakanlar Kurulu kararının tesis edildiği, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından davacıların taşınmazlarının üzerinde yer alacak regülatör ve hidroelektrik santraline isabet eden kısımlarının acele kamulaştırması amacıyla Mesudiye Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davaların kesin olarak sonuçlandığı, Kasım/2014 itibariyle de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından; santral binası, kuyruksuyu kanalı, 11,906 MWm/11,089 MWe lisans kurulu gücündeki su türbini generatör grubuna bağlı OG hücreleri, 2*600 kVA ve 1*2500 KVA kurulu gücündeki ünite yükseltici transformatörü (TR1, TR2, TR3), 1*100 kVA, 1*50 KVA kurulu gücündeki iki adet iç ihtiyaç transformatörü, 2*50 kVA kurulu gücündeki santral binası imdat dizel generatör grubu ve santral yardımcı tesislerine yönelik geçici kabulün alındığı, 2942 sayılı Kanunun 3. maddesinde; Anayasa hükmüne uygun olarak kamulaştırma konusunda düzenleme getirildiği, maddenin ikinci fıkrasında; "Bakanlar Kurulunca kabul olunan, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda, bir gerçek veya özel hukuk tüzelkişisine ödenecek kamulaştırma bedelinin o yıl Genel Bütçe Kanununda gösterilen miktarı, nakden ve peşin olarak ödenir. Bu miktar, kamulaştırma bedelinin altıda birinden az olamaz. Bu miktarın üstünde olan kamulaştırma bedelleri, peşin ödeme miktarından az olmamak ve en fazla beş yıl içinde faiziyle birlikte ödenmek üzere eşit taksitlere bağlanır. Taksitlere, peşin ödeme gününü takip eden günden itibaren, Devlet borçları için öngörülen en yüksek faiz haddi uygulanır." kuralının yer aldığı, buna göre, Bakanlar Kurulunca kabul olunan büyük enerji tesislerinin yapımı acelelik kapsamında görüldüğü, öte yandan ülkemizin enerji açığı değerlendirildiğinde, dava konusu olayda olduğu gibi devlet adına lisans verilmek suretiyle yapılan enerji yatırımlarında kamulaştırma ile ilgili diğer hususların yerine getirilmiş olması koşuluyla acelelik halinin bulunduğunun da tartışmasız olduğu göz önüne alındığında, regülatör ve hidroelektrik santralinin kurulması ve bu suretle elektrik üretiminin sağlanması amacıyla kamu yararı uyarınca yapılacak kamulaştırmada 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde belirtilen acele kamulaştırma şartının gerçekleştiği sonucuna varıldığından, tesis edilen dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile kamulaştırmaya ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararında hukuka aykırı bir yön görülmediği gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.

 

Davacılar, anılan kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedirler.

 

Temyiz istemine konu karara ilişkin dosyanın incelenmesinden; davacıların Murat Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali Üretim Tesisinin yapımı amacıyla Bakanlar Kurulunca alınan acele kamulaştırma kararının yanında, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun kamulaştırma kararının da iptalini talep ettikleri, ancak Dairece, uyuşmazlığın 4628 sayılı Kanunun işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 15. maddesinin (c) bendi uyarınca kamu yararı kararı yerine geçen Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun kamulaştırma kararına ilişkin herhangi bir hukuki değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.

 

28/06/2014 günlü, 29044 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle, 2577 sayılı Kanun'a eklenen "İvedi yargılama usulü"nün düzenlendiği 20/A maddesinde;

 

"1. İvedi yargılama usulü aşağıda sayılan işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanır:

 

  1. a) İhaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri.

 

  1. b) Acele kamulaştırma işlemleri.

 

  1. c) Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları.

 

  1. d) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca yapılan satış, tahsis ve kiralama işlemleri.

 

  1. e) 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alınan kararlar.

 

  1. f) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca alınan Bakanlar Kurulu kararları.

 

  1. İvedi yargılama usulünde:

 

  1. a) Dava açma süresi otuz gündür.

 

  1. b) Bu Kanunun 11'inci maddesi hükümleri uygulanmaz.

 

  1. c) Yedi gün içinde ilk inceleme yapılır ve dava dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılır.

 

  1. d) Savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren on beş gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla on beş gün uzatılabilir. Savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle dosya tekemmül etmiş sayılır.

 

  1. e) Yürütmenin durdurulması talebine ilişkin olarak verilecek kararlara itiraz edilemez.

 

  1. f) Bu davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanır. Ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılır.

 

  1. g) Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

 

  1. h) Temyiz dilekçeleri üç gün içinde incelenir ve tebliğe çıkarılır. Bu Kanunun 48'inci maddesinin bu maddeye aykırı olmayan hükümleri kıyasen uygulanır.

 

ı) Temyiz dilekçelerine cevap verme süresi on beş gündür.

 

  1. i) Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir.

 

Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir.

 

  1. j) Temyiz istemi en geç iki ay içinde karara bağlanır. Karar en geç bir ay içinde tebliğe çıkarılır." hükümlerine yer verilmiştir.

 

Anılan kanun hükmünün gerekçesinde ise; "İdari yargıda davaların tümü aynı usul takip edilmek suretiyle sonuçlandırılmaktadır. Ancak idari davaların bazıları, niteliği itibarıyla diğerlerinden farklıdır. Bu tür davaların geciktirilmeksizin karara bağlanması gerekmektedir. Bu bakımdan, gecikerek karar verilmesinde hem idare hem de davacılar bakımından katlanılması zor ya da imkânsız sonuçlar doğuracak sınırlı sayıdaki dava türünün, diğerlerine göre daha ivedi bir şekilde sonuçlandırılması gerekmektedir. Yargısal sürecin, süratle sonuçlandırılması özel önem taşıyan ihale, özelleştirme, acele kamulaştırma uyuşmazlıklarından kaynaklanan bazı davaların ivedilikle sonuçlandırılmaması halinde, hukuki belirsizlik doğmasına neden olunmaktadır. Madde ile Avrupa örneklerinde olduğu gibi idari yargılamaya ivedi yargılama usulü kurumu kazandırılmaktadır." denilmiştir.

 

Söz konusu değişiklik ile idari yargıda başvuru, inceleme ve yargılama usulüne ilişkin olarak bazı yenilikler getirilmiş, genel yargılama usulüne göre yargılama sürecini hızlandıracak önemli değişiklikler yapılmıştır.

 

Buna göre, temyiz incelemesine ilişkin olarak, 2577 sayılı Yasa'nın 20/A maddesinde öngörülen özel yargılama usulüyle getirilen sistemde genel kural, temyiz incelemesine konu olan kararda hukuki isabet görülmediğinin temyiz mercii tarafından saptanması halinde, dosyanın kararı veren mahkeme veya daireye geri gönderilmesi yerine, uyuşmazlığın esasının bizzat çözümlenerek karara bağlanması olup; bozma ile birlikte dosyanın geri gönderilmesi sadece ilk inceleme üzerine verilen kararlarla sınırlı tutulmuştur.

 

Diğer taraftan; 18/06/2014 günlü, 6545 sayılı Yasa'nın 19. maddesiyle yapılan değişiklikle, 2577 sayılı Yasa'nın 45. maddesinde "itiraz usulü" yerine "istinaf" kanun yolu düzenlenmiştir.

"İstinaf' kelime olarak, "yeniden başlama" anlamına gelmekle birlikte hukuki terim olarak, "mahkemenin verdiği kararı kabul etmeyerek bir üst mahkemeye götürme" şeklinde tanımlanmaktadır.

 

İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş nihai kararlarının hem maddi hem de hukuki yönlerden denetlenerek, hukuka aykırılıkları ortadan kaldırmak için getirilmiş bir kanun yoludur. Bir kanun yolu olarak istinaf; ikinci bir hakimin veya mahkemenin, birincisinin yerine geçerek, aynı davayı bütün boyutlarıyla yeniden incelemesi ve birinci hakim veya mahkemenin verdiği kararı onaması veya değiştirmesidir.

 

2577 sayılı Yasanın, 6545 sayılı Yasanın 19. maddesiyle değişik 45. maddesinin 3. fıkrasında, "Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir." kuralına; 4. fıkrasında, "Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu hâlde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir. İnceleme sırasında ihtiyaç duyulması hâlinde kararı veren mahkeme veya başka bir yer idare ya da vergi mahkemesi istinabe olunabilir. İstinabe olunan mahkeme gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getirir. " kuralına; 5. fıkrasında da, "Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararları kesindir." düzenlemesine yer verilmiştir.

 2577 sayılı Yasanın istinaf kanun yolunu düzenleyen hükümleri irdelendiğinde, istinaf kanun yolunda öngörülen yargılama sistemi ile temyiz kanun yoluna ilişkin yargılama sisteminin farklı nitelikleri bulunduğu görülmektedir. İstinaf incelemesinde kural, ilk derece mahkemesince verilen kararda tespit edilen maddi veya hukuki eksikliklerin istinaf mercii tarafından tamamlanarak nihai kararın da istinaf mercii tarafından verilmesidir. Ancak temyiz incelemesinde bire bir aynı durum söz konusu değildir. Temyiz incelemesinin sınırları 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinde daha dar bir çerçevede belirlenmiştir.

 Bunun yanında, aynı Yasa'nın 45. maddesinin 8. fıkrasında, "İvedi yargılama usulüne tabi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamaz." hükmü getirilerek, 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesinde sayılan uyuşmazlıkların kanun yolu açısından temyize tabi olduğu vurgulanmıştır.

Kural olarak istinaf yoluna başvurulacak kararlar hakkında, ilk derece mahkemesinin olaylara, delillere, hukuki sebeplere ilişkin değerlendirmesi konusundaki eksiklik ve yanlışlıklar istinaf merciinde bozma sebebi olabilir. İstinaf kanun yolunda, temyizden farklı olarak yeni yargılama yapılmaktadır; ancak bu ilk derecedeki yargılamanın aynısı ve tekrarı niteliğinde değildir.

 Özetlemek gerekirse, temyiz incelemesi ile kanun yoluna ilişkin olarak getirilen istinaf incelemesinde benzer yönler bulunmakla birlikte, temyiz incelemesinin sadece uyuşmazlığın hukuki noktalarına ilişkin bulunması da dikkate alındığında, kanun yolları yönüyle temyiz incelemesine tabi olan ivedi yargılama usulüne ilişkin uyuşmazlıklarda verilen kararların temyiz incelemesinin esastan yapılabilmesi, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın esasının irdelenmesi suretiyle bir karar verilmiş olması halinde mümkündür.

 Öte yandan, ilk derece mahkemesince, dava konusu edilen hususların tamamına yönelik esas incelemesinin yapılmaması durumunda, üst derece yargı yerinin, ilk derece mahkemesi kararını, yargılamanın eksik yapılmış olan kısmı yönünden temyiz incelemesine; hiç yapılmayan kısmı yönünden ise istinaf sistemindekine benzer şekilde bir denetime tabi tutarak uyuşmazlık hakkında ilk derece mahkemesinin yerine geçerek karar vermesinin hukuka aykırı olacağı da açıktır.

 Zira aksi bir kabul, yasa koyucu tarafından düzenlenen sistemin dışında bir yargılama usulünün benimsenmesi ve ivedi yargılama usulünün getiriliş amacının dışına çıkılması sonucunu doğurmakla kalmaz; ilk derece mahkemesince hiç yapılmamış bir yargılamanın esası hakkında temyiz merciince karar verilmesi halinde, ivedi yargılama usulüne tabi davalarda temyiz üzerine verilen kararların kesin nitelikte olduğuna ilişkin hükümden hareketle, üst mahkemece verilen karara karşı karar düzeltme yoluna başvurma olanağı da bulunmadığından, bu kararın kanun yoluyla denetiminin yapılabilmesi de engellenmiş olur ki, bu durum Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde vurgulanan adil yargılanma ilkesine aykırı sonuçlar doğurur.

 Kaldı ki, benzer olumsuz sonuç; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da ortaya konulan, kural olarak yargılamanın esasının ilk derece mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiği; yine bu çerçevede üst derece mahkemelerinde kanun yoluna ilişkin irdelemelerin sadece belirli konularla sınırlı olması gerektiği yolundaki kabul açısından da doğacak olup; ivedi yargılama usulüne tabi uyuşmazlıkların da genel olarak ilk derece mahkemelerince çözümlenmesi gerektiği açıktır.

 Öte yandan, 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendinde yer alan "verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir." hükmünde geçen "nihai kararlar"dan anlaşılması gereken, davaya konu edilen kısımların tamamı hakkında yargılama yapılması ve bu hususta verilmiş bir kararın varlığı olduğundan, ilk derece mahkemesince davanın bir kısmının hiç irdelenmemesi halinde, bu kısmın temyiz aşamasında doğrudan çözümlenmesine hukuki olanak bulunmamaktadır.

 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesinde, ilk derece mahkemelerince, uyuşmazlığa konu edilen kısımların tamamının irdelenmemiş olması halinde, üst derece mahkemesince ne yönde bir karar verileceği hususunda açık bir kural öngörülmemiş ise de; bu konunun yasa koyucu tarafından önceden öngörülmesinin mümkün olmaması ve hukuka uygun olanın uyuşmazlığın tüm boyutuyla ele alınıp, bu çerçevede bir hüküm kurulması olduğundan, bu ayrıksı durumun ayrıca yasal metinlerde düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

 Temyize konu kararda Dairece, dava konusu edilen Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun kamulaştırma kararının hukuka uygun olup olmadığı konusunda hiçbir irdeleme yapılmaksızın, anılan karar hakkında da hüküm kurulmuş olması; yargı kararlarının gerekçeli olması zorunluluğuna aykırılık oluşturmaktadır. Öte yandan, dava konusu uyuşmazlığın 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesi kapsamında bir uyuşmazlık olması karşısında, bu uyuşmazlık hakkında doğrudan üst derece mahkemesince ilk kez yargılama yapılarak bir hükme varılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.

 Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi sıfatıyla uyuşmazlığa bakan Danıştay Altıncı Dairesince hukuki irdeleme yapılmadan hüküm kurulmuş olması nedeniyle, 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca Kurulumuzca işin esasına girilmesi mümkün görülmemiştir.

 Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kabulü ile Danıştay Altıncı Dairesinin 12/04/2016 günlü, E:2015/5689; K:2016/1618 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere Dairesine gönderilmesine, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmediğinden 48,10 TL harcın istemi halinde davacılara iadesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa 6545 sayılı Kanun ile eklenen 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak, 07.12.2016 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

 KARŞI OY

 Dava konusu işlemler hakkında yeterli hukuki irdeleme yapılarak gerekçeli olarak hüküm kurulduğundan, ivedi yargılama usulüne tabi olan bu davada, 2577 sayılı Yasanın 20/A-2(i) maddesi uyarınca temyiz mercii olarak işin esasına girilip, bir karar verilmesi gerektiğinden, temyize konu kararın bozularak, dosyanın yeniden karar verilmek üzere Dairesine gönderilmesine yönelik karara katılmıyoruz.

 Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı