Loading...
30.03.2022

Yargılama Gideri Harç Ve Vekalet Ücretine İlişkin

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

  1. 2013/14-498
  2. 2014/205
  3. 5.3.2014
  • SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Yargılama Gideri Harç ve Vekalet Ücreti - Davalı Delillerin Toplanmasına Dair Ara Kararların Yerine Getirilmesinden Sonra Davayı Kabul Ettiği/Taşınmazı Devredileceğini Vaad Etmesine Rağmen Devretmeyerek Davanın Açılmasına Sebebiyet Verdiği - Davalının Yargılama Giderlerinden Sorumlu Tutulacağı )
  • YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLULUK ( Satış Vaadi Sözleşmesine Dayalı Tapu İptal ve Tescil - Davalı Delillerin Toplanmasına Dair Ara Kararların Yerine Getirilmesinden Sonra Davayı Kabul Ettiği/Taşınmazı Devretmeyerek Davanın Açılmasına Sebebiyet Verdiği - Davalının Yargılama Gideri Harç ve Vekalet Ücretinden Sorumlu Tutulmaması İçin Gerekli Şartların Gerçekleşmediği )
  • DAVAYI KABUL ( Yargılama Giderlerinden Sorumluluk - Davalı Delillerin Toplanmasına Dair Ara Kararların Yerine Getirilmesinden Sonra Davayı Kabul Ettiği/Taşınmazı Devredileceğini Vaad Etmesine Rağmen Devretmeyerek Davanın Açılmasına Sebebiyet Verdiği - Davalının Yargılama Giderlerinden Sorumlu Tutulmamasının İsabetsizliği )
  • DAVANIN AÇILMASINA SEBEBİYET VERME ( Yargılama Giderleri - Davalının Taşınmazı Devredileceğini Vaad Etmesine Rağmen Devretmeyerek Davanın Açılmasına Sebebiyet Verdiği/Delillerin Toplanmasına Dair Ara Kararların Yerine Getirilmesinden Sonra Davayı Kabul Ettiği/Mahkemece Davalının Yargılama Gideri Harç ve Vekalet Ücretinden Sorumlu Tutulacağının Gözetileceği )

6100/m.323,326

492/m.22

1086/m.92,96

ÖZET : Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil istemine ilişkindir. Davalının kabul beyanının duruşmada ve delillerin toplanmasına dair ara kararların gereğinin yerine getirilmesinden sonra gerçekleşmiştir. Öte yandan, davalı satış vaadi sözleşmesi ile taşınmazı devredileceğini vaad etmesine rağmen taşınmazı devretmeyerek, davanın açılmasına da sebebiyet vermiş bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davalının yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması için gerekli olan şartlar somut olay yönüyle gerçekleşmemiştir. Artık davalının yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerekmektedir.

DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesi`nce davanın kabulüne dair verilen 8.12.2011 gün ve 2009/196 E.- 2011/403 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi`nin 31.5.2012 gün ve 2012/6623 E.-2012/7776 K. sayılı ilamı ile;

( ... Dava satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davalı davayı kabul etmiştir.

Mahkemece, dava kabul edilmiş, yargılama giderlerinin davacıdan tahsiline karar verilmiş, kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir. Hükmü davacı vekili yargılama giderleri yönünden temyiz etmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden yine aynı Kanunun 326. maddesi uyarınca yargılamada haksız çıkan taraf sorumludur. Yargılama giderleri arasında sayılan harç ve vekalet ücretinin de bu kapsamda yargılamada haksız çıkan taraftan tahsili gerekir.

Vekalet ücretinin hangi esaslara göre belirleneceği, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununda değişiklik yapılmasına dair Kanunun 81 /son maddesi, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi ve 21.6.1966 tarih 1966/9-9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı`nda gösterilmiştir.

Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına dair ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur ( Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi m.6 ).

Somut olayda; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen yargılama giderlerinin davacıdan tahsiline, davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulmuştur. Davalı davanın açılmasına sebebiyet vermiş ve delillerin toplanmasına dair ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden sonra davayı kabul etmiştir. Davanın kabulüne karar verilmiş olması sebebiyle davada kendisini vekil temsil ettirdiği anlaşılan davacı taraf yararına hüküm verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre tarife hükümleriyle belirlenen ücretin tamamına, yine 492 Sayılı Harçlar Kanununun 22. maddesi uyarınca karar ve ilam harcının 2/3`ünün davalıdan tahsil edilmesine hükmedilmesi gerekirken yargılama giderlerinin davacıdan tahsiline karar verilmesi ve davacı vekili yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş olması doğru görülmemiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

H.G.K.`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil istemine ilişkindir.

Mahkemece, davalının kabulü gözetilerek "davanın kabulüyle yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, peşin harcın mahsubuyla bakiye ilam harcının davacıdan tahsiline, davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına" dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Özel Dairece yukarda başlık bölümünde açıklanan sebeple yargılama gideri noktasından bozulmuştur.

Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Uyuşmazlık;

davalının ( 7. ) duruşmada davayı kabul ettiği ve yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiği eldeki davada, yargılama harç ve giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Kabul beyanının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nun 92. maddesinde kabul; "İki taraftan birinin diğerinin netice-i talebine muvafakat etmesidir."

şeklinde tanımlanmıştır.

Aynı Kanunun 93. maddesinde ise feragat ve kabul beyanının dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı düzenlenmiştir.

Kabul davalının mahkemeye hitaben yaptığı tek taraflı bir irade beyanıyla olur ve tamamlanır. Bu nedenle, kabul beyanının mahkemeye ulaşması yeterlidir.

Kabul halinde yargılama giderinin kime yükleneceği konusu ise aynı H.U.M.K.nun 94. maddesinde düzenlenmiş; maddenin 1. fıkrasında, "kural olarak davayı kabul eden tarafın mahkum olmuş gibi yargılama giderini ödemeye mecbur olduğu" kabul edilmiştir. Kural bu olmakla birlikte maddenin 2. fıkrasında da, "davayı kabul eden tarafın yargılama gideriyle sorumlu tutulmayacağı haller` sıralanmıştır. 1086 Sayılı H.U.M.K.nun 94/2. fıkrasında yer alan:

"Şu kadar ki müddeaaleyh hal ve vaziyetiyle aleyhine dava ikamesine sebebiyet vermemiş ve ilk muhakeme celsesinde de müddeinin iddiasını kabul etmiş ise masarifi muhakemeyle ilzam olunamaz."

Hükmü dikkate alındığında, davalının yargılama giderinden sorumlu tutulmaması için iki şartın bulunması ve bu şartların, anılan hükümde "ve" bağlacıyla birleştirildiğine göre, birlikte gerçekleşmiş olması gereklidir.

Yargılama giderinden sorumlu olmak istemeyen, kabul eden tarafın böyle bir neticeden istifade edebilmesi için bu iki şartın da hadisede tahakkuk etmesi lazımdır. ( Postacıoğlu E. İlhan, Medeni Usul Hukuku Dersleri, 1975, Altıncı Bası, İstanbul, s. 481 ).

Şartların bir tanesinin gerçekleşmemesi halinde davalının yargılama giderinden sorumlu tutulması gerekir. Örneğin, hal ve tutumuyla ve mahkeme dışında muhatap olduğu taleplere menfi cevap vermek suretiyle alacaklının hakkını vermeye yanaşmamış olan borçlu davayla karşılaştığı vakit ilk celsede davacının davasını kabul eTSE dahi masrafı muhakemeden kurtulamaz ( Postacıoğlu, a.g.e, s. 481 ).

Şu hale göre, davalının hal ve vaziyetiyle aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması ilk koşul olup; bununla birlikte gerçekleşmesi gereken 2. koşul ise, davalının, ilk muhakeme celsesinde davacının iddiasını kabul etmesidir. 1086 Sayılı Kanunun 94. maddesinin 2. fıkrasındaki 2. şart olan "ilk muhakeme celsesinde de" ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine gelince:

Kanun "ilk celse" dediğine göre tensip zabtıyla belirlenen duruşmanın icra olunacağı ilk günün ilk celse olarak kabul edilmesi gereklidir. Bu celsede davalının bizzat veya dilekçeyle davayı kabul etmesi şarttır.

Şu kadar ki davalı mazeret bildirse ve bu mazereti kabul edilse dahi bu koşul geçerlidir ve davalının ilk celse mazeret dilekçesiyle birlikte kabul beyanını içerir dilekçeyi de ibraz etmesi gerekir. Aksi halde "ilk celse de kabul" şartının gerçekleşmediğinin kabulü gerekir ( HGK`nun 30.3.2012 gün ve 2012/14-70 E., 2012/272 K. sayılı ilamı ).

Somut olaya gelince:

Davacı vekili, davalının Sarıyer Noterliği`nin 26.12.2001 tarihli düzenleme şeklinde satış vaadi senedi ile 461 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 2. kat 6 numaralı dairesi ile bu daireye isabet eden arsa payını müvekkiline satmaya vaad ve taahhüt ettiğini, satış bedelinin peşin ödendiğini, sözleşmeyle taşınmazın tapusunun 1.2.2002 tarihine kadar devredileceğinin kararlaştırılmasına rağmen taşınmazın tapusunun devredilmediğini belirterek, taşınmazın tapu kaydının iptaliyle müvekkiline ait bağımsız bölümle buna düşen arsa payının müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dilekçesi, davalıya 26.4.2006 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı 1.6.2006, 13.7.2006, 5.10.2006, 9.11.2006, 12.12.2006 tarihli duruşmalara girmemiş ve mazeret veya cevap vermemiştir.

Mahkemece delillerin toplanmasına dair ara kararlar yerine getirildikten sonra, 6.3.2007 tarihli duruşmaya giren davalı vekili, dava dilekçesini inceleyerek beyanda bulunmak için mahkemeden süre verilmesini istemiştir.

Davalı vekili 12.4.2007 tarihli duruşmada ise; "Dava konusu taşınmaz müvekkilim tarafından 40.000.00 ytl bedel davacıya satılmış ve zilyetliği de kendisine devredilmiştir. Tapu sicil müdürlüğünde devrin yapılmasına yasal olarak engel bulunduğundan ferağ verilememiştir. Bu sebeple müvekkilim davanın açılmasına sebebiyet vermemiştir. Davacıya davaya konu yeri sattığımızdan zilyetliğini de devrettiğimizden davayı yargılama gideri hariç davayı kabul ediyoruz davaya bir diyeceğimiz yoktur," şeklinde beyanda bulunmuştur.

Görülmektedir ki, davalının kabul beyanı yedinci duruşmada ve delillerin toplanmasına dair ara kararların gereğinin yerine getirilmesinden sonra gerçekleşmiştir. Öte yandan, davalı 26.12.2001 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile 1.2.2002 tarihine kadar taşınmazı devredileceğini vaad etmesine rağmen taşınmazı devretmeyerek, davanın açılmasına da sebebiyet vermiş bulunmaktadır.

Hal böyle olunca, davalının yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması için gerekli olan şartlar somut olay yönüyle gerçekleşmemiştir. Artık davalının yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerekmektedir.

O halde, mahkemece davalının yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamasına dair direnme kararı yerinde değildir.

Hal böyle olunca, H.G.K.`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Direnme kararı bu sebeple bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanun`un 440. maddesi uyarınca 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.