ÖZET : "Resmi belgeyi bozmak, yok etmek ya da gizlemek" suçunun oluşabilmesi için belgenin içeriğindeki bilgilerin anlaşılmaz, kullanılamaz hale getirilmekle birlikte belgenin maddi varlığına dokunulmaksızın ondan faydalanma olanaklarının ortadan kaldırılması ya da belgenin tamamen yok edilmesi gerekeceği, somut olayda sanığın suça konu nüfus cüzdanındaki kimlik bilgileri üzerinde herhangi bir kazıntı ya da silinti yapmadan kimlikteki orjinal fotoğraf üzerine kendi fotoğrafını yapıştırmak suretiyle tahrifat yaptığı belgeyi kullanmaktan ibaret eyleminde resmi belgede sahtecilik suçunun oluşacağı ancak aldatma kabiliyetinin oluşmadığı yönündeki gözlem karşısında unsurları oluşmayan resmi belgede sahtecilik suçu yönünden sanığın beraatine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
5237 Sayılı T.C.K.nun 205. maddesindeki "resmi belgeyi bozmak, yok etmek ya da gizlemek" suçunun oluşabilmesi için belgenin içeriğindeki bilgilerin anlaşılmaz, kullanılamaz hale getirilmekle birlikte belgenin maddi varlığına dokunulmaksızın ondan faydalanma olanaklarının ortadan kaldırılması ya da belgenin tamamen yok edilmesi gerekeceği, somut olayda sanığın suça konu nüfus cüzdanındaki kimlik bilgileri üzerinde herhangi bir kazıntı ya da silinti yapmadan H.Y.adına düzenlenmiş kimlikteki orjinal fotoğraf üzerine kendi fotoğrafını yapıştırmak suretiyle tahrifat yaptığı belgeyi kullanmaktan ibaret eyleminde 5237 Sayılı T.C.K.nun 205. maddesinde düzenlenen suçun değil unsurlarının oluşması halinde aynı Kanunun 204/1. maddesindeki suçun oluşacağı, ancak aldatma kabiliyetinin oluşmadığı yönündeki gözlem karşısında unsurları oluşmayan resmi belgede sahtecilik suçu yönünden sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı C.M.U.K.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.06.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY : Hırsızlık olayından sonra yakalanan şüphelinin üzerinden. H.Y.adına ancak üzerinde şüphelinin fotoğrafı bulunan nüfus cüzdanı ele geçtiği, söz konusu nüfus cüzdanındaki fotoğrafı çıkartıp kendi fotoğrafını yapıştırdığı, her ne kadar yapıştırılan fotoğraf üzerinde soğuk mühür bulunmasa da tahrifatı gizlemek amacıyla 2. bir lamineyle kaplanmış kimliğin, alınan kriminal raporuyla sabit olduğu üzere, aldatma yeteneği bulunduğu bu suretle müsnet suçun işlendiği anlaşılmakla: şüphelinin eylemine uyan resmi belgede sahtecilik suçundan ( T.C.K.204/1 ) cezalandırılması talebiyle açılan davada:
Mahkemece, sanığın orijinal fotoğraf üzerine ebat olarak daha büyük kendi fotoğrafını yapıştırmak suretiyle belgede tahrifat yapıp lamineyle kaplayarak kullandığı, hırsızlık şüphesiyle yakalandığında zabıtaya bu kimliği ibraz ettiği, zabıtanın fotoğraf üzerinde soğuk damga izi olmaması üzerine kimlikte sahteciliği tespit ettiği, her ne kadar sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan ( T.C.K.m. 204/1 ) kamu davası açılmışsa da sanığın kimliğe yapıştırdığı kendi fotoğrafı üzerinde soğuk damga izi bulunmadığı, bu hususun sanık yakalanıp kimliği ibraz ettiği zabıta tarafından dahi yakalama sırasında kolayca anlaşıldığı, belgenin duruşmadaki tetkiki ve tüm dosya içeriği dikkate alındığında ekspertiz ve bilirkişi raporlarında belgede iğfal kabiliyeti bulunduğu belirtilmişse de fotoğraf üzerinde soğuk damga bulunmaması ve bu hususun kolayca tespiti karşısında nüfus cüzdanında sahteciliğin, tahrifatın iğfal kabiliyetini haiz olmadığının kabulü gerektiği, resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmadığı ancak sanığın gerçek bir nüfus hüviyet cüzdanını üzerinde tahrifat yaparak bozmak niteliğindeki eyleminin T.C.K.nun 205/1. maddesine uyan suçu oluşturduğu belirtilerek mahkumiyetine karar verilmiştir.
Daire çoğunluğu ise, atılı suçun unsurlarının oluşmaması sebebiyle sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği düşüncesindedir. Sayın daire çoğunluğunun kararına aşağıdaki sebeplerle katılmak mümkün değildir:
204. madde gibi 205. maddedeki suç da bir çeşit sahtecilik suçudur. Her iki suçta korunan hukuki yarar, ispat araçlarının dokunulmazlığına olan kamu güvenidir. Suçun oluşması için, genel kast yeterli olup, fail, eyleminin haksız, hukuka aykırı olduğunu biliyorsa, suç kastı var demektir. Suç, seçimlik hareketli suç olarak düzenlendiğinden, maddede sayılan hareketlerden birinin gerçekleştirilmesi yeterli olup, ayrıca bir zarar veya tehlikenin doğması gerekmez ( Yaşar/Gökcan/Artuç, Cilt V, s. 5842 ).
205. maddenin gerekçesinde belirtildiği gibi "suçun konusu, hukuken geçerli, yani gerçek bir resmi belgedir. Söz konusu suçu oluşturan seçimlik hareketler, resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemektir." 205. maddedeki "bozma" ile 204. maddedeki "değiştirme" fiilleri, birbirine yakın, hatta aynı olabilir. Aradaki fark, "aldatıcılık" vasfıdır. Nitekim bu hususa, hem 204, hem de 205. maddenin gerekçesinde yer verilmiştir. 205. maddenin gerekçesine göre "sahtecilik suçu. düzenlenen belgenin veya belgede yapılan değişikliğin başkasını aldatıcı nitelikte olmasını gerektirir. Bu maddede tanımlanan suçun islenmesi, başkasını aldatma özelliği taşımayabilir." 204. madde gerekçesine göre de "mevcut olan resmi belge üzerinde sahtecilikten söz edebilmek için. yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde, resmi belgeyi bozmak suçu oluşur" Öğretide de bu farka dikkat çekilmiştir.
- Özel kast da denilen "belli bir amaç veya saik" ile hareket edilmesinin arandığı suç tiplerinde veya suçun nitelikli hallerinde, bu husus Kanunda açıkça ve ayrıca gösterilir. Yargıtay C. G. K.`nun bir çok kararında belirtildiği gibi "Doğrudan kast. failin hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesini gerektirir. Ancak, failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanısıra, hareketinin zorunlu sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçları da, açık bir isteme olmasa dahi doğrudan kast kapsamında değerlendirilmelidir." ( C. G. K.., 23.11.2010, 171/232 ). T.C.K.nun 204. maddesinde olduğu gibi 205. maddede de kişilerin amacı değil, fiili cezalandırılmaktadır ( Gökçen, Ahmet. Belgede Sahtecilik Suçları. 3. Baskı. Mayıs 2013, s. 369 ).
- Maddenin 765 Sayılı T.C.K.ndaki karşılığı olan 348. maddede, suçun oluşması için belgenin ortadan kaldırılması veya bozulması yeterli görülmeyip. ayrıca bu eylemler sonucunda umumi veya hususi bir zararın doğması da aranmışken. 205. maddede suç için herhangi bir zararın meydana gelmesi aranmamıştır. Suçun işlenmesiyle genellikle bir zararın oluşması veya hak sahibinin o belgeden yararlanma imkanının kalmaması mümkün olsa da bu hususlar zorunlu unsurlar değildir. Kaldı ki Yargıtay Ceza Genel Kurulu, zararın suçun unsuru olduğu dönemde bile "Devlet, bir olgunun kanıtlanma yeteneğini tanıdığı belgelerin öz ve biçimleriyle gerçekliklerine ve doğruluklarına beslenen ortak toplum inancını kamu güveni içinde korumak ve o yüzden de soyut varlık ya da yararın veya değerin somutlaştırdığı belgeleri erişilmez ve dokunulmaz kılmak istemiştir. Zarar doğma olasılığı yeterlidir. Kanıt değeri olan belgenin yok edilmesiyle zarar kendiliğinden doğmuştur" şeklindeki kararıyla, suçla korunan yarara dikkat çekmiş ve somut zararın oluşmasını aramamıştır ( Y. C. G. K., 7.3.1988. 596/73 ).
- Ne 204, ne de 205. maddede suçun unsuru olarak özel bir kast, saik, amaç öngörülmemiştir. Bu nedenle, "Failin kastı sahte resmi belge oluşturmaktır. Bu suç aldatıcılık unsurunun yokluğu sebebiyle gerçekleşmemiştir. Olayda resmi belgeyi bozmak gibi bir kasıt, niyet yoktur denilemez. Aksinin kabulü, madde gerekçesine hiç değer vermemek, gerçek bir resmi belgeyi değiştirmek suçu için genel kast yeterli görülmesine rağmen, aynı resmi belgeyi bozmak suçu için özel kast. amaç veya saik aramak demektir. Aynı şekilde "suçun, hak sahibinin o belgeden yararlanmasını engellemek amacıyla işlenmesi ve belgenin bozulmasıyla bu hususun gerçekleşmesi" demek, bir "tehlike suçu"nu "ancak özel amaçla işlenebilen zarar suçu"na dönüştürmek demektir.
Bir resmi belge olan nüfus cüzdanındaki fotoğraf, o belgeyi tamamlayıcı bir unsurdur. Kimlik kontrolü esnasında ilk etapta ve yüzeysel olarak bakılan husus, kimlikteki fotoğrafın sahibine benzeyip benzemediğidir. Bu nedenledir ki zabıtaca aranan kimseler, genellikle başkasına ait nüfus cüzdanı, ehliyet gibi belgelerde fotoğraf değişikliği yaparak kullanmaktadır. Resmi belgede, sahibini gösteren fotoğraf yerinden sökülmekle ( yerine başka bir fotoğraf yapıştırılsa da, yapıştırılmasa da ) bozulmuş olur. Keza. mevcut fotoğraf çıkarılmadan, üzerine kalıcı şekilde başka fotoğrafın yapıştırılmasıyla da bozulmuş olur. Bu halde yukarıdaki Yargıtay C. G. K. Kararında belirtildiği gibi "bir olgunun kanıtlanma yeteneğini içeren belgelerin öz ve biçimleriyle gerçeklikleri ve doğruluklarına beslenen ortak toplum inancı" yıkılmış olmuyor mu? "Kamu güveni içinde korumak ve o yüzden de soyut varlık ya da yararın veya değerin somutlaştırdığı belgelerin erişilmez ve dokunulmazlığı" zarar görmüyor mu? Kaldı ki genel veya özel zararın suçun unsuru olduğu eski dönemde bile C. G. K., "Zarar doğma olasılığı yeterlidir. Kanıt değeri olan belgenin yok edilmesi ( bozulmasıyla ) zarar kendiliğinden doğmuştur" sonucuna vararak somut zararın oluşmasını aramamıştır.
- Daire çoğunluğunun kararı, kendi içinde çelişkilidir. Çünkü "resmi belgeyi bozmak suçunun oluşabilmesi için belgenin içeriğindeki bilgilerin anlaşılmaz, kullanılamaz hale getirilmesi... ondan faydalanma olanaklarının ortadan kaldırılması gerekeceği" belirtilmiştir ki bizde bu düşünceye katılıyoruz. Somut olayda da bu husus gerçekleşmiştir. Ancak kararın devamındaki "sanığın suça konu nüfus cüzdanındaki kimlik bilgileri üzerinde herhangi bir kazıntı ya da silinti yapmadan
...kimlikteki orjinal fotoğraf üzerine kendi fotoğrafını yapıştırmak suretiyle tahrifat yaptığı" ifadesi, hem kendi içinde hem de bir önceki ifadeyle çelişmektedir. Çünkü başta "belgenin içeriğindeki bilgilerin anlaşılmaz, kullanılamaz hale getirilmesi... ondan faydalanma olanaklarının ortadan kaldırılması" suçun oluşması için gerekli görülmesine rağmen, devamında resmi belge olan nüfus cüzdanındaki bilgiler ( unsurlar ) sanki sadece harf ve rakamlardan ibaretmiş gibi "kimlik bilgileri üzerinde herhangi bir kazıntı ya da silinti yapılmadığı, orjinal fotoğraf üzerine kendi fotoğrafını yapıştırarak kullandığı" belirtilmiştir.
Sonuç olarak, somut olayda sanık tarafından başkasına ait olan resmi belge ( nüfus cüzdanı ) üzerindeki fotoğrafın üzerine kendi fotoğrafı yapıştırılıp lamineyle kaplanarak suça konu belge artık hak sahibi tarafından kullanılmaz hale getirilmiştir. Bu şekilde bozulan veya değiştirilen belge artık suçun konusu olup, mahkemece de isabetli bir şekilde hükümle birlikte delil olarak dosyada saklanmasına karar verilmiştir.
Bu gerekçelerle, resmi belgeyi bozmak suçundan T.C.K.nun 205/1. maddesi uyarınca verilen mahkumiyet kararının isabetli olduğu düşüncesiyle, sayın çoğunluğun sanığın beraati gerektiğine dair kararına katılamıyoruz.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat