Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece,
davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmis olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz
edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, geregi düsünüldü.
Davacı ... vekili, evlilik birligi içinde davalı es adına edinilen tasınmaz ve araç nedeniyle 70.000,00 TL
alacagın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmistir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmustur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile %27,27 katkı payı oranı kabul edilerek tasınmaz yönünden
39.950,55 TL`nin, araç yönünden 4.158,68 TL alacagın davalıdan tahsiline karar verilmistir. Hüküm,
davalı vekili tarafından temyiz edilmistir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini
belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). Iddianın ileri sürülüs sekline göre dava, katkı payı
alacagı istegine iliskindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi`nin (TKM) yürürlükte oldugu dönemde,
esler arasında yasal mal ayrılıgı rejimi geçerliydi (TKM m. 170). TKM`de, mal rejiminin tasfiyesine
iliskin düzenleme mevcut olmadıgından, eslerin bu dönemde edindikleri malvarlıgının tasfiyesine
iliskin uyusmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu`nun genel hükümleri göz
önünde bulundurularak "katkı payı alacagı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme
kavusturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmistir (eBK
m. 544, TBK m. 646).
Mal ayrılıgı rejiminde; esler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve
mallarının idaresi kendisine aittir (TKM m. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine
kendilerine ait kisisel mallarıdır (TKM m. 189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında
digerinin edindigi malvarlıgına katkısı nedeniyle katkı payı alacagı isteginde bulunabilmesi için
mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet degeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılıgı rejiminin geçerli oldugu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalısma karsılıgı elde
edilen gelirlerle (maas, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunuldugunun ileri sürüldügü durumlarda;
çalısarak, düzenli ve sürekli gelire sahip esin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabilecegi tasarruf oranında
katkıda bulundugunun kabulü gerekir. Yargıtay`ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da
bu yöndedir.
Bu açıklamalar dogrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildigi tarihe kadar, eslerin
çalısma sürelerine ve gelirlerine iliskin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir.
Çalısmanın sabit olmasına ragmen, bir kısım döneme iliskin belgelere ulasılamaması durumunda, ilgili
meslek kuruluslarından ve/veya bilirkisilerden o döneme iliskin yaklasık gelir durumu sorulup
ögrenilerek, malın edinildigi tarihe kadar ki eslerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir
esin alıskanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kisisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743
sayılı TKM`nin 152. maddesi geregince evi geçindirme yükümlülügü nedeniyle yapabilecegi harcama,
eslerin kendi gelirlerinden düsülerek, gerçeklestirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli,
daha sonra her esin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı
belirlenmelidir. Her bir esin bulunan bu tasarruf oranı, çalısmaları karsılıgı elde ettikleri gelirleriyle
malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle
belirlenecek sürüm(rayiç) degeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.
Sözü edilen deger tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda
konusunun uzmanı bilirkisi veya bilirkisilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla
malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; esler, 11.05.1984 tarihinde evlenmis, 25.11.2008 tarihinde açılan bosanma
davasının kabulüne iliskin hükmün, 11.02.2013 tarihinde kesinlesmesiyle bosanmıslardır. Mal rejimi
bosanma davasının açıldıgı tarih itibarıyla sona ermistir (TMK m. 225/son). Sözlesmeyle baska mal
rejiminin seçildigi ileri sürülmediginden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK`nun yürürlüge girdigi
01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılıgı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdigi
tarihe kadar ise, edinilmis mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1).
Tasfiyeye konu 2566 ada 11 parsel 15 nolu bagımsız bölüm esler arasında mal ayrılıgı rejiminin
geçerli oldugu 23.02.2001 tarihinde kat mülkiyeti tesisi yoluyla, .... araç da esler arasında mal ayrılıgı
rejiminin geçerli oldugu 11.05.1998 tarihinde satın alınarak davalı es adına tescil edildigi anlasılmıstır.
Mal rejiminin tasfiyesinde eslerin baglı bulundugu rejime iliskin hükümler uygulanır (TMK m. 179).
Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
Tanık ve taraf beyanları, tapu kayıtları ile tüm dava dosyası kapsamı birlikte degerlendirildiginde,
mahkemece, evlenme tarihinden malların edinildigi tarihe kadar, eslerin çalısma sürelerine ve
gelirlerine iliskin belgeler ile davalının vitrin düzenleme isinden elde ettigi ek gelire iliskin bir arastırma
yapılmadan, ayrıca davacı ve davalı adına daha önce edinilen kooperatif hisselerine iliskin kooperatif
kayıtları getirtilmeden katkı payı oranı belirlenerek alacaga hükmedildigi anlasılmıstır. O halde, Mahkemece, öncelikle davacı ve
davalı adına daha önce edinilen kooperatif hisselerine iliskin kayıtlar toplanarak tasfiye konu
tasınmazın edinilmesinde devredilen kooperatif hisse bedellerinin kullanılıp kullanılmadıgının
degerlendirilmesi, sonrasında Dairemizin yukarda açıklanan ilke ve uygulamaları da göz önünde
bulundurularak, evlenme tarihinden malın edinildigi tarihe kadar, eslerin çalısma sürelerine ve
gelirlerine iliskin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilip, davalının vitrin düzenleme isi
ile elde ettigi ek gelir de dikkate alınarak belirlecek eslerin katkı payı oranının üzerinden hesaplanacak
alacaga hükmedilmesi gerekirken, açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve arastırma ile yazılı sekilde
karar verilmesi hatalı olmus, bozmayı gerektirmistir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK`nun Geçici 3.maddesi
yollamasıyla 1086 sayılı HUMK`nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ve HUMK`nun 440/I
maddeleri geregince Yargıtay Daire ilamının tebliginden itibaren ilama karsı 15 gün içinde karar
düzeltme isteginde bulunulabilecegine ve pesin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
03.10.2017 tarihinde oybirligiyle karar verildi.