(6100 S. K. m. 184, 186)
Dava: Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.09.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili ile temyiz edilen vekili geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi G. Ü. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, hata, hile ve muvazaa iddialarının birlikte ileri sürülemeyeceği, olayda hata ve hile olgusunun da mevcut olmadığı, öte yandan 1 yıllık hak düşürücü sürenin de geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nun 376. ve 377. maddesi ile karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 186. maddesinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 184/2. maddesinde açıkça; Mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olaya gelince, mahkemece söz konusu ilkeler dikkate alınmadan, yargılama sonunda tahkikatın bittiğini tefhim edilmeden ve sözlü yargılama aşamasını uygulayıp taraflara son sözleri sorulmadan sonuca gidilmiş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK`nın 184/2. maddesi hükmü gereğince tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istemedikleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılamada beyanda bulunma hakkı verilmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir.
Sonuç: Davacılar vekilinin belirtilen nedenle temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.`nın 428.maddesi gereğince bozulmasına bozma sebebine göre temyize konu diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 10.09.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.