T.C.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/3-727
Karar No:2016/203
Karar Tarihi: 26.02.2016
ÖZET: Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava ve sözleşme tarihi itibariyle mülga 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığından bahsedilemez. davaya bakma
görevi genel mahkemeye ait olduğundan, aynı hususa işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da
benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve
yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
(6098 S. K. m. 393, 470) (818 S. K. m. 313, 355) (4077 S. K. m. 2, 3, 23) (6502 S. K. m. 1, 2, 3, 73)
(YHGK. 26.02.2003 T. 2003/15-127 E. 2003/102 K.)
Dava ve Karar: Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Ankara 7. Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 15.03.2012 gün ve
2011/687 E., 2012/270 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 13.12.2012 gün ve 2012/20973 E. 2012/25706 K. sayılı ilamıyla;
(Davada, davacıların nikah töreni nedeniyle çekilen fotoğrafların yok olması nedeniyle maddi ve
manevi tazminat talep edilmiştir.
Mahkemece; taraflar arasında nikah töreni hizmet sözleşmesi yapıldığı, çekilen fotoğrafların çekim
hatası ve davalı taraftan kaynaklanan kusur nedeniyle yandığı, bu nedenle davacı tarafa teslim
edilemediği, bu durumun maddi ve manevi zarara neden olduğu gerekçe gösterilerek, davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden dolayı oluşan maddi ve manevi tazminatın tahsiline ilişkindir.
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun`un 3/e maddesinde tüketici, "bir mal veya
hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel
kişi" olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre yasa, hazır bir malı veya hizmeti satın alarak onu
günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Bir başka deyişle yasa kapsamına, dar
kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri olağan tüketim işleri alınmıştır. Aksi bir yorumun kabulü, üst düzey
teknolojiyle gerçekleştirilen eser sözleşmesi ilişkilerinin dahi 4077 sayılı Yasa kapsamında kalmasını
ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara da Tüketici Mahkemelerinde bakılmasını gerektirir ki,
bunun yasanın amacına aykırı olduğu açıktır. Buna göre istisna sözleşmesinden doğan ilişkileri de
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması hukuken olanaklı
değildir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`nun 26.02.2003 gün ve 2003/15-127 E. 2003/102 K.
sayılı kararında bu husus belirtilmiştir.
Somut olayda; taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından, davada her
bir davacı için talep edilen tazminat miktarı dikkate alınmak suretiyle Sulh Hukuk Mahkemesi`nin
görevli olması nedeniyle Yerel Mahkemece görevsizlik kararı yerine esas hakkında karar verilmesi
yerinde görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan
yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili,
HUKUK GENEL KURULU KARAR
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, nikah töreni nedeniyle çekilen fotoğrafların yok olmasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat
istemine ilişkindir.
Davacılar vekili; davalı tarafla nikah ve kokteyl organizasyonu yapılması için anlaşıldığı, yapılan
sözleşmenin 6 ncı maddesi gereğince tüm fotoğraf çekimlerinin işletme elemanlarınca yapılacak olup,
başkaca fotoğraf çekilmesinin yasaklandığı, 30 adet dijital fotoğraf anlaşılan fiyata dahil olarak teslim
edileceği, diğer fotoğraflar için de adet başı 2,5 TL olarak ücretlendirme yapıldığı, ancak davalı tarafın
edimini kötü ifa ederek fotoğrafların yok olmasına neden olduğu ve fotoğrafların hiçbir surette teslim
edilmediğinden, uğranılan maddi zarar nedeniyle 75 TL ile manevi zarar yönünden ayrı ayrı 5.000 TL
tazminatın düğün tarihinden (25.07.2010) itibaren işleyecek faiziyle birlikte karar verilmesini talep ve
dava etmiştir.
Davalı vekili; davacıların vakfın nikah salonunda nikah yaptıklarını, vekil edeninin nikah merasimi,
nikah öncesi sinevizyon da fotoğraf gösterimi, kamera çekimi ve fotoğraf çekimini üstlendiği ve tüm
edimlerini yerine getirdiğini, ancak fotoğrafları çeken firmanın (Sanal Mekan 360 Gülten Orhon)
fotoğraf sistemindeki bir arıza sebebiyle vermeyi kabul ettiği fotoğrafları veremediğini, ancak video
kayıtlarından elde edilen fotoğrafların teslime hazır olduğundan, davanın reddine karar verilmesini
savunmuştur.
Mahkemece; taraflar arasında düğün töreni hizmet sözleşmesi yapıldığı, çekilen fotoğrafların çekim
hatası ve davalı taraftan kaynaklanan kusur nedeniyle yandığı, bu nedenle davacı tarafa teslim
edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel
Dairece yukarıda başlık kısmında belirtilen yazılı gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece, önceki
gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki TJV Dünya Evi Nikah Salonu
Sözleşmesinin hukuki niteliğinin ne olduğu ve bu bağlamda davaya bakma
görevinin tüketici mahkemesine mi, yoksa genel yetkili mahkemelere mi ait bulunduğu noktasında
toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bazı üyeler taraflar arasındaki ilişkinin istisna
(eser); bazı üyeler de hizmet sözleşmesi olduğu yönünde görüş bildirdiklerinden, öncelikle eser
(istisna) ve hizmet sözleşmeleri üzerinde durmakta yarar bulunmaktadır:
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)`nun (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)nun 355 inci
maddesi) 470. maddesinde eser sözleşmesi; Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana
getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. olarak
tanımlanmıştır. Bu hükme göre; yüklenici, eser sözleşmesinin konusu olan şeyi imal etmeyi (meydana
getirmeyi) taahhüt eden ve imal ettiği şeyi de (eseri) iş sahibine teslim etme yükümlülüğü altına giren
kişi ya da kuruluştur. İş sahibi ise, sözleşmeye konu olan eseri bedeli karşılığında imal ettiren ve imal
edilen eseri teslim almakta menfaati olan gerçek veya tüzel kişiler veya iş ortakları ya da gruplaşmış
müesseselerdir (İzzet Karataş, Eser Sözleşmeleri, Ankara 2009, s. 30).
Bu tanıma göre eser sözleşmesinin unsurlarını, eser imal etme, ücret, taraflar arasında anlaşma ve
sözleşmenin şekli olarak belirlemek mümkündür. Eser sözleşmesi bir iş görme sözleşmesi olmakla
birlikte, bu sözleşmede önemli olan çalışmanın kendisinden çok, bu çalışmadan ortaya çıkan ve
objektif olarak gözlenmesi kabul olan sonuçtur. Bugün için artık söz konusu sonucun mutlaka maddi
bir şeyde kendisini göstermesi gerekmediği görüşü gerek öğretide ve gerekse uygulamada baskın
bulunmaktadır. İnsan emeği ürünü olmak ve maddi bir varlıkta devamlı olarak kendini göstermek
kaydıyla, maddi olmayan şeylerin, örneğin fikri çalışma ürünlerinin dahi eser kavramı içine gireceği
kabul edilmektedir. Bir yapı planı çizilmesi, bir kitap yazılması, bir tablo yapılması, yeni bir buluşun
uygulanması suretiyle bir şey vücuda getirilmesi, bir film için senaryo hazırlanması gibi.
Giderek, insan emeği ürünü olup bir bütün görünüşünü arz eden ve iktisadi değeri bulunan her hukuki
varlık, maddi nitelikte olsun veya olmasın, bir eser sayılmaktadır. Başka bir deyişle, objektif olarak
tespiti mümkün olan belirli bir maddi veya maddi olmayan sonucun meydana getirilmesi, istisna
akdinin konusunu oluşturabilir. Bu suretle İsviçre Mahkeme içtihatları şu hallerde bir istisna akdinin
varlığını kabul etmektedirler: Bir gazeteye bir ilan konulması, radyo, televizyon reklamları, ışıkla
reklam, bir reklam kampanyasının bir müşavir tarafından planlanması, bir mağaza vitrinin
düzenlenmesi, bir sanatçının radyoda bir tek konser vermesi, ücret karşılığı seyredilen havai fişek
gösterisi, kızak yarışı, bisiklet yarışı düzenlenmesi, sinemada film gösterilmesi, şefiyle sözleşme
yapılarak tutulan ve akitte kimlikleri belirtilmeyen diğer çalgıcılarının ücretleri şef tarafından verilen bir
dans orkestrasının bir lokalde çalışması, bir yarış atının eğitilmesi, bütün bu hallerde maddi bir şey
imalini veya böyle bir şeyin değiştirilmesini gerektirmeyen, fakat bir insan emeğinin tek bir bütün
görüntüsünü taşıyan sonuçları karşısında bulunulmaktadır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu, cilt 6, s.
7453, Bası 2003).
Hizmet sözleşmesi de 6098 sayılı TBK`nun 393. (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu(BK)nun
313.) maddesinde; Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan
süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği
sözleşmedir şeklinde tanımlanmıştır. Hizmet akdinin satış, kira gibi akitlerden ayırımında bir zorluk
bulunmamasına karşılık, vekalet, istisna gibi akitlerden ayrılmasında büyük güçlüklerle
karşılaşılmaktadır. Bu yüzden de hizmet akdi tarifinin, diğer akitlerden ayırıcı unsurları ihtiva etmesi
gereklidir. TBK.nun 393 üncü maddesindeki tariften, akdi karakterize eden unsurların bir iş ifası, ücret
ve muayyen-gayri muayyen bir çalışma süresi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak hizmet akdini esaslı
olarak diğer akitlerden ayıran asıl kıstas, tabiiyet rabıtasıdır. Bu nedenle hizmet akdini şu şekilde tarif
etmek mümkündür. Hizmet akdi öyle bir akittir ki, işçi bir ivaz mukabilinde muayyen veya gayri
muayyen bir zaman için iş gücünü işverenin emrine tahsis ve onun direktifi altında işi ifa etmeyi
taahhüt eder (Seza Reisoğlu, Hizmet Akdi -mahiyeti, unsurları- hükümleri-, Ankara 1968, s. 38- 39).
Hizmet sözleşmesinin unsurlarını; hizmetin belirli veya belirli olmayan bir zaman içinde görülmesi,
hizmet akdinin konusu olan edimin işverene ait işyerinde yerine getirilmesi, edimin ifası sırasında
işverenin denetim ve gözetimi altında bulunması, edimin ücret karşılığında yapılması ve ücretin
zaman esası üzerinden saptanması şeklinde belirlemek mümkündür. Ücret zaman itibariyle olmayıp
yapılan işe göre verildiği takdirde dahi belirli ya da belirli olmayan bir zaman için alınmış veya
çalışılmış oldukça hizmet akdi yine mevcuttur.
Hemen burada yukarıda açıklanan sözleşme türlerinin karşılaştırılmasında yarar vardır:
Hizmet akdiyle istisna akdi ayrımında şu farklılıklar öne çıkmaktadır; müteahhidin alacağı ile, hizmet
akdinden doğan ücret alacağı aynı esaslara tabi tutulmamıştır; hizmet akdinde işçi ücretini talep eder,
rizikolar işverene aittir. Buna karşılık, istisna akdinde müteahhit kazadan dahi mesuldür; müteahhit
işçileri himaye eden hükümlerden yararlanamaz; akdin feshi farklı hükümlere tabidir; ayrıca tabiiyet
rabıtası müteahhidi işçiden ayıran kıstaslardan birisidir. Müteahhit iş sahibine bağlı olmaksızın
serbestçe çalışır. İşverenin müteahhide de bazı direktifler vermesi mümkün ise de, bu çalışmanın
neticesi, elde edilecek sonuç hakkındadır. Yoksa müteahhit işin yapılacağı esaslar hakkında tam bir
serbestiye sahiptir. Diğer taraftan hizmet akdinde muayyen veya gayrimuayyen bir süre içinde bir
hizmet ifası bahis konusu iken, istisna akdinde bir netice, bir eser taahhüt edilmektedir (Sefa Reisoğlu,
Tüm bu bilgiler ışığında taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği değerlendirilecek olursa, davacılarla
davalı arasında 10.04.2010 tarihinde tanzim edilen "TJV Dünyü Evi Nikah Salonu Sözleşmesi"
düzenlendiği, sözleşme hükümleri uyarınca 25.07.2010 tarihinde saat 14:00`de nikah merasimi
hususunda anlaşıldığı, davalı tarafın anlaşma uyarınca nikah merasiminden 30 dakika önce salon
kapısını açmayı, nikah merasiminden sonra kalan 1 saatte de takı merasimi, nikah şekeri dağıtımı ve
fotoğraf çekimi yapılması edimlerini üstlendiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme niteliği
itibariyle hizmet ve eser sözleşmelerini birlikte ihtiva ettiğinden karma nitelikte bir sözleşmedir. Ancak
dava yoluyla gelen uyuşmazlık ise, sözleşmenin fotoğraf çekim yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır.
Davalı tarafından davacılara 25 adet dijital fotoğraf verilmesi taahhüt
edilmesi nedeniyle fotoğraf çekimine ilişkin uyuşmazlık konusu sözleşme, eser sözleşmesi
niteliğindedir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği belirlendikten sonra, uyuşmazlığın hangi mahkemede
görülmesi gerektiği hususu uygulanması dava ve sözleşme tarihi itibariyle uygulanması gereken yasal
mevzuata göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığa uygulanması gereken mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
(TKHK)un 23 üncü maddesinde: Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara
tüketici mahkemelerinde bakılır hükmü yer almaktadır (Benzer hükme 6502 sayılı TKHKun 73/1
maddesinde yer verilmiştir.).
Bu nedenle öncelikle, 4077 sayılı TKHKnun kapsamının belirlenmesinde yarar vardır:
4077 s. Kanunun kapsam başlıklı 2 nci maddesinde; Bu Kanun, birinci maddede belirtilen amaçlarla
mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar
şeklinde düzenleme yapılmıştır (6502 sayılı TKHKun 2 nci maddesi).
Amaç başlıklı 1 inci maddesinde de, bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin
sağlık ve güvenliğiyle ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici,
çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu
girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik
etmek olduğu, açıklanmıştır (6502 sayılı TKHKun 1 inci maddesi).
Yine aynı Kanunun tanımlar başlıklı 4822 s. Kanunla değişik 3 üncü maddesinin (e) bendinde
tüketicinin; Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya
yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi, (f) bendinde ise satıcının; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak
üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri, ifade
ettiği belirtilmiştir (6502 sayılı TKHKun 3 üncü maddesinin (i) ve (k) bendleri).
Bu yasal düzenlemeler karşısında görülmektedir ki, bu kanunun uygulanabilmesi için satıcının ticari
veya mesleki faaliyeti kapsamında kanunda tanımlanan bir malı sunuyor olması ve alıcının da bu malı
yine kanunda gösterilen amaçlarla satın alması gerekli ve yeterlidir.
Eş söyleyişle, bir hukuki işlemin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabulü için, taraflardan
birinin satıcı, diğerinin tüketici sıfatını taşıması, alışverişe konu olan malın ise kanunun 3 üncü
maddesinde yazılı mal kavramı içerisinde yer alması gerekir.
Somut olaya gelince; davacılarla davalı arasındaki TJV Dünya Evi Nikah Salonu Sözleşmesi" hizmet
ve eser sözleşmelerini içeren karma nitelikte bir sözleşme olup, fotoğraf çekimi eser sözleşmesi
niteliğinde bulunduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın da fotoğrafların teslim edilememesinden
kaynaklandığından, eser sözleşmesine ilişkin
bulunduğu, eser sözleşmesiyle ilgili uyuşmazlıklar da dava ve sözleşme tarihi itibariyle uygulanması
gereken mülga 4077 s. Kanun kapsamında olmadığından, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta görevli
mahkeme genel mahkemelerdir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, taraflar arasındaki
"TJV Dünya Evi Nikah Salonu Sözleşmesi"nin bir hizmet sözleşmesi olduğu, sözleşme uyarınca
davalı tarafın nikah salonu, kokteyl programı, video ve fotoğraf çekimi edimini yerine getirmeyi
üstlendiği, ancak hizmet sözleşmesi gereğince yükümlü bulunduğu fotoğraf çekimini yerine
getirmediğini, bundan doğan uyuşmazlığın hizmet sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi
gerektiğinden, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu görüşü dile getirilmiş ise de, bu görüş
yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava ve sözleşme tarihi itibariyle mülga 4077
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığından bahsedilemez.
Bu durumda, davaya bakma görevi genel mahkemeye ait olduğundan, aynı hususa işaret eden ve
Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki
kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında
gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri
verilmesine, 26.02.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat