ÖZET : Dava haczedilmezlik şikayetine ilişkindir. İcra dosyasında borçluya hacze dair herhangi bir tebligat yapılmadığı görülmüştür. Mahkemece taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasıyla hacizden haberdar olduğu sonucuna varılmış ise de tapu müdürlüğünce gönderilen tescil istem belgesiyle aynı tarihli başvuru istem belgesinin incelenmesinde aile konutu şerhinin borçlunun eşinin başvurusuyla konulduğu anlaşılmış olup, bu durum borçlunun da aynı tarihte hacizden haberdar olduğu sonucunu doğurur. Bu durumda, borçlunun haczi öğrendiğini bildirdiği tarihin aksi yazılı belgeyle ispatlanamadığından ve bu tarihe göre şikayet İ.İ.K.nun 16. maddesinde öngörülen yasal sürede olduğundan mahkemece istemin süre yönünden reddi isabetsizdir. Somut olayda haczedilen taşınmazın tapu kaydında Bankası lehine ipoteğin mevcut olduğu görülmektedir. Bu durumda mahkemece ipoteğin zorunlu ipoteklerden olmadığı tesbit edildiğine göre; haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun ödenip ödenmediği yöntemince araştırılıp, oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken bankanın yazı cevabındaki ipoteğin fekki için yazının yazıldığı tarih esas alınarak eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 18.9.2012 tarih, 2012/9658-26936 Sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR : Borçlunun icra mahkemesine başvurusu İ.İ.K.nun 82/12. maddesine dayalı meskeniyet sebebiyle haczin kaldırılması talebine dair olup, anılan haczedilmezlik şikayeti, İ.İ.K.nun 16/1. maddesine göre 7 günlük süreye tabidir. Bu süre şikayet konusu haciz işleminin şikayette bulunana tebliğinden itibaren başlar. Ancak şikayetçi, haciz istemini, tebliğ tarihinden daha önce öğrenmiş ise sürenin öğrenme tarihinden başlayacağı tabiidir. Öte yandan, şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belgeyle ispatlanabilir. H.G.K.nun 12.2.1969 tarih ve 1967/172-107 Sayılı kararında da benimsendiği üzere beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
İcra dosyasında borçluya hacze dair herhangi bir tebligat yapılmadığı görülmüştür. Mahkemece taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasıyla hacizden haberdar olduğu sonucuna varılmış ise de: tapu müdürlüğünce gönderilen 6.7.2009 tarihli tescil istem belgesiyle aynı tarihli başvuru istem belgesinin incelenmesinde aile konutu şerhinin borçlunun eşinin başvurusuyla konulduğu anlaşılmış olup, bu durum borçlunun da aynı tarihte hacizden haberdar olduğu sonucunu
Bu durumda, borçlunun haczi öğrendiğini bildirdiği tarihin aksi yazılı belgeyle ispatlanamadığından ve bu tarihe göre şikayet İ.İ.K.nun 16. maddesinde öngörülen yasal sürede olduğundan mahkemece istemin süre yönünden reddi isabetsizdir.
Öte yandan borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesiyle kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller. Zira, evini kendi iradesiyle ipotek eden borçlunun artık ona ihtiyacı olmadığı kabul edilmelidir.
Ancak, taşınmazın tapu kaydında ipotek bulunmasına rağmen haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun ödenmiş olması halinde, tapu kaydındaki mevcut ipotek şerhi, borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunma hakkını ortadan kaldırmaz. Aksi takdirde, kurulan bir ipotek borcu ödenmiş olsa dahi, bundan sonraki tüm hacizler yönünden meskeniyet şikayetinin mümkün bulunmadığı gibi kabul edilemeyecek bir sonuç ortaya çıkar. Burada önemli olan ipoteğin fekki için yazı yazıldığı tarih değil, ipoteğe konu borcun ödendiği tarihtir.
Somut olayda 17.6.2009 tarihinde haczedilen taşınmazın tapu kaydında Bankası lehine 3.11.2006 tarihli ipoteğin mevcut olduğu görülmektedir. Bu durumda mahkemece ipoteğin zorunlu ipoteklerden olmadığı tesbit edildiğine göre; haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun ödenip ödenmediği yöntemince araştırılıp, oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken bankanın yazı cevabındaki ipoteğin fekki için yazının yazıldığı tarih esas alınarak eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, kararın bu sebeplerle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Borçlunun karar düzeltme isteminin kabulüyle Dairemizin 18.9.2012 tarih ve 2012/9658 E, 2012/26936 K. sayılı onama ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K.nun 366 ve H.U.M.K.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 24.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat