Loading...
18.05.2022

İlam Gereklerinin Yerine Getirilmesi

T.C. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu
E. 2007/1835
K. 2009/1266
T. 30.4.2009

• ZAMANAŞIMI ( Ayrık Durumlar Dışında Genel Zamanaşımı Süresinin Esas Alınması ve Lehine İlam Olan İlgilinin İlamın Kendisine Tebliğinden İtibaren 10 Yıl İçinde İdareye Başvurarak İlam Gereklerinin Yerine Getirilmesini İsteyebileceği )
• İLAM GEREKLERİNİN YERİNE GETİRİLMESİ ( Ayrık Durumlar Dışında Genel Zamanaşımı Süresinin Esas Alınması ve Lehine İlam Olan İlgilinin İlamın Kendisine Tebliğinden İtibaren 10 Yıl İçinde İdareye Başvurarak Yerine Getirilmesini İsteyebileceği )
• İDARENİN YARGI KARARLARINI UYGULAMASI ( Otuz Günlük Sürenin Geçirilmesi ve İlgililerin Bu Sürenin Geçirilmesi Üzerine Hemen Tekrar Yargı Yoluna Başvurmaması Durumunda İdareleri Kararı Uygulama Zorunluluğundan Kurtarmayacağı )
2577/m.10,11,28
ÖZET : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası`nın 28. maddesinde yer alan ve idarenin yargı kararlarının icaplarına göre en geç otuz gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu yolundaki hükmün, otuz günlük sürenin geçirilmesi ve ilgililerin bu sürenin geçirilmesi üzerine hemen tekrar yargı yoluna başvurmaması durumunda, idareleri, kararı uygulama zorunluluğundan kurtarmayacağı; ancak, bu konuda açılacak davalarda, ayrık durumlar dışında, genel zamanaşımı süresinin esas alınması ve lehine ilam olan İlgilinin ilamın kendisine tebliğinden itibaren 10 yıl içinde idareye başvurarak ilam gereklerinin yerine getirilmesini isteyebileceğinin kabulü gerekir. Başvurmadan sonraki durumun ise, 2577 sayılı Yasa`nın 10. ve 11. maddeleri kapsamında değerlendirilecektir. 
İstemin Özeti : Danıştay Beşinci Dairesi`nin 26.3.2007 günlü, E:2004/3900, K:2007/1335 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir. 
Savunmaların Özeti : Danıştay Beşinci Dairesi`nce verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. 
Danıştay Tetkik Hakimi Muhsin Yıldız`ın Düşüncesi : Davada süreaşımı bulunduğundan, davacının temyiz isteminin reddi ile Daire kararının bu gerekçeyle onanması gerektiği düşünülmektedir. 
Danıştay Savcısı Mehmet Akkaya`nın Düşüncesi : Danıştay dava dairelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. 
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Danıştay Beşinci Dairesi`nce verilen kararın onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. 
TÜRK MİLLETİ ADINA 
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü: 
KARAR : Dava; Karadeniz Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ( Karadenizbirlik ) Genel Müdürü olarak görev yapmakta iken 10.3.2000 günlü, 1184 sayılı Başbakanlık Oluru ile bu görevinden alınan davacının, bu işlemin iptali istemiyle açtığı davada verilen yargı kararı uyarınca eski görevine iade edilmesi istemiyle 18.3.2004 tarihinde yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin 16.4.2004 günlü, 1-01/247 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı işleminin iptali ve yargı kararının gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır. 
Danıştay Beşinci Dairesi 26.3.2007 günlü, E:2004/3900, K:2007/1335 sayılı kararıyla; davacının 4572 sayılı Yasa hükümlerine dayanılarak Birlik tarafından 2000 yılında görevine iade edilmediği; 16.6.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4572 sayılı Yasayla Bakanlığın atama yetkisinin kaldırılarak bu yetkinin özerk statüdeki Birlik Organına devredildiği ve aynı Yasanın Geçici l/c. maddesi uyarınca genel kurul toplantısının yapıldığı 25.11.2000 tarihinde mevcut genel müdür ve yardımcılarının görevlerinin sona erdiği gözönünde tutulduğunda 10.3.2000 tarihli görevden alma işlemiyle ilgili yargı kararı uyarınca Genel Müdürlük görevine iade edilmesine 4572 sayılı Yasa hükümleri karşısında olanak bulunmayan davacının 18.3.2004 tarihinde Genel Müdürlük görevine iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 16.4.2004 günlü işlemde hukuka aykırılık görülmediği; yargı kararının gereklerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle talep edilen maddi tazminatın da aynı hukuki durum nedeniyle dayanaktan yoksun bulunduğu gerekçesiyle davayı reddetmiştir. 
Davacı, usul ve hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir. 
Dosyanın incelenmesinden; davacının Karadenizbirlik Genel Müdürlüğü görevinden alınmasına ilişkin 10.3.2000 tarihli işlemin Danıştay Beşinci Dairesi`nin 16.8.2000 günlü, E:2000/1643 sayılı kararıyla yürütülmesinin durdurulduğu; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı`nın 19.9.2000 tarihli oluru ile davacının Genel Müdürlük görevine iade edilmesi ve yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının Karadenizbirlik tarafından davacıya ödenmesine karar verildiği; 20.9.2000 tarihli Bakanlık yazısıyla bu olurun bir örneğinin Birliğe gönderilerek gereğinin yapılmasının istendiği; ancak, 25.9.2000 tarihli Karadenizbirlik Yönetim Kurulu kararıyla, 16.6.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4572 sayılı Kanun uyarınca Bakanlığın Birliğe genel müdür atama yetkisi bulunmadığının bildirildiği ve davacının o tarihte eski görevine iade edilmediği; Danıştay Beşinci Dairesi`nin 28.6.2001 günlü, E:2000/1643, K:2001/2850 sayılı kararıyla, 10.3.2000 tarihli işlemin iptal edildiği ve yoksun kaldığı parasal haklarının davanın açıldığı 10.4.2000 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine hükmedildiği; bu kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu`nun 29.3.2002 günlü, E:2001/863, K:2002/266 sayılı kararıyla onandığı ve aynı Kurulun 20.12.2002 günlü, E:2002/956, K:2002/946 sayılı kararıyla da idarenin karar düzeltme isteminin reddedildiği; davacının 9.9.2003 tarihinde Bakanlığa başvurup, görevden alınmasına ilişkin 10.3.2000 tarihli işlemin iptaline ilişkin yargı kararının kesinleştiğini, idarenin karar düzeltme isteminin reddine ilişkin Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu kararının 27.1.2003 tarihinde davalılara tebliğ edildiğini bildirerek, özlük haklarının 19.9.2000 tarihli onay ve daha sonraki Bakanlık talimatları doğrultusunda ödettirilmesini ve göreve iadesinin sağlanmasını istediği; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı`nın 28.9.2003 günlü yazısıyla, 4572 sayılı Yasa hükümleri karşısında göreve iadesinin mümkün olmadığı ve anılan yasadan sonra Birlik Genel Kurulunun toplandığı 25.11.2000 tarihine kadarki özlük haklarının ödenmesinin yasa gereği olduğu belirtilerek, istemi hakkında yapılacak bir işlem bulunmadığının bildirildiği; ilgilinin 18.3.2004 tarihinde tekrar idareye başvurarak Genel Müdürlük görevine iade edilmesi istemini yinelediği; Bakanlığın 16.4.2004 tarihli dava konusu işlemiyle de, 28.9.2003 günlü yazıda yer alan Bakanlık görüşünde bir değişiklik olmadığının belirtilmesi üzerine 21.6.2004 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun "Kararların sonuçlan" başlıklı 28. maddesinde; esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye ve eylemde bulunmaya mecbur olduğu ve bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden itibaren otuz günü geçemeyeceği; kararların gereklerine göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği; mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgilinin, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açabileceği düzenlemesine yer verilmiştir. 
Yargı kararlarının uygulanmaması ya da geç uygulanması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar üzerine açılacak davaların tabi olacağı süre konusunda 2577 sayılı Kanun`da özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, 2577 sayılı Kanunun 28. maddesinde yer alan ve idarenin yargı kararlarının icaplarına göre en geç otuz gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu yolundaki hükmün, otuz günlük sürenin geçirilmesi ve ilgililerin bu sürenin geçirilmesi üzerine hemen tekrar yargı yoluna başvurmaması durumunda idareleri kararı uygulama zorunluluğundan kurtarmayacağı açıktır. Bu konuda açılacak davalarda ayrık durumlar dışında genel zamanaşımı süresinin esas alınması ve lehine ilam olan ilgilinin ilamın kendisine tebliğinden itibaren 10 yıl içinde idareye başvurarak ilam gereklerinin yerine getirilmesini isteyebileceğinin kabul edilmesi hak ve nesafet ilkelerine uygun düşecektir. 10 yıllık süre idareye başvuru süresi olup dava açma süresi değildir. Dolayısıyla başvurmadan sonraki durumu, 2577 sayılı Kanun`un 10. ve 7. maddeleri kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Buna göre, yargı kararının gereğinin yerine getirilmesi isteminin idarece açık veya kapalı ( zımni ) olarak reddedilmesi üzerine davanın altmış gün içinde açılması zorunludur. 
Bu bağlamda, davacının, yargı kararının uygulanması istemiyle idareye genel zamanaşımı süresi içerisinde 2577 sayılı Kanun`un 10. maddesi kapsamında başvurduğu anlaşılmaktadır. Ancak adı geçenin bu konuda yaptığı 9.9.2003 tarihli ilk başvurusuna idarece 28.9.2003 tarihli işlemle yanıt verildiği, fakat yazının tebliğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı; daha sonra ilgilinin 18.3.2004 tarihinde ikinci kez aynı istemle idareye başvurduğu, buna göre birinci başvurusuna verilen ret yanıtını en geç ikinci başvuru tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekeceğinden, bu tarihten itibaren dava açma süresi içerisinde dava açması mümkün olan davacının bu süre geçirildikten sonra 18.3.2004 tarihli dilekçe ile yeniden yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlem üzerine 21.6.2004 tarihinde açtığı davanın, işlemin iptali istemine yönelik kısmının süreaşımı nedeniyle esastan incelenmesine olanak bulunmamaktadır. 
Davanın tazminata ilişkin kısmına gelince; 
2577 sayılı Kanun`un 12. maddesinde, "İlgililer hakları ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay`a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 inci madde uyarınca İdareye başvurma hakları saklıdır. " hükmüne yer verilmiştir. 
Davacı 9.9.2003 tarihli başvurusu ile kararın uygulanmasını istemiş bu başvurusunun 28.9.2003 tarihli işlemle reddi üzerine de iptal ve tam yargı davalarını birlikte açma yoluna giderek, hem uygulamama işleminin iptalini hem de bu işlemden kaynaklanan parasal hak kayıplarının tazminini istemiş bulunduğuna göre, uygulamama işlemi nedeniyle oluşan parasal hakları kaybının tazmini istemi yönünden dava açma süresinin başlangıç tarihinin, yine işlemde olduğu gibi aynı istemle ikinci kez başvurduğu 18.3.2004 tarihi olduğu açıktır. 
Buna göre, 18.3.2004 tarihinden itibaren süresi içinde dava açmayan davacının, uygulamama işleminden kaynaklanan zararlar yönünden de dava süresini geçirdiği anlaşılmaktadır. 
Bu durumda, Dairece davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen kararda hukuki isabet bulunmamakta ise de, karar sonucu itibariyle hukuka uygun bulunmaktadır. 
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddine, Danıştay Beşinci Dairesinin 26.3.2007 günlü, E:2004/3900, K:2007/1335 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına, 30.04.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi. 
KARŞI OY : 
X- Davada süreaşımı bulunduğundan, davacının temyiz isteminin kabulü ile davanın süreaşımından reddine karar verilmek üzere Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, gerekçenin değiştirilmesi suretiyle kararın onanmasına ilişkin karara katılmıyoruz. 
KARŞI OY : 
XX- Davada süreaşımı bulunmadığından, işin esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz. 
 
x
Çerez Politikası

Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz.  Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.

Kabul et ve Kapat