T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
E: 2011/2-703
K: 2012/70
K.T.: 15.02.2012
Taraflar arasındaki “Boşanma (Kusur Tespiti)” davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Kadıköy 1.Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 10.02.2010
gün ve 2009/1074 E., 2010/77 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 15.12.2010 gün ve 2010/8335 E.,
2010/21119 sayılı ilamı ile,
Davacı, boşanma ile ilgili hüküm kesinleşmeden önce 07.07.2009 tarihinde
ölmüştür. Davacının mirasçıları Türk Medeni Kanununun 181/2. maddesi gereğince
davalının kusurlu olduğunun tespitini istemişlerdir.
Mahkemece dava kabul edilip davalının daha fazla kusurlu olduğunun tespitine
karar verilmiştir. Taraflardan ve üçüncü kişilerden aktarılan olaylar hükme esas
alınamaz. Davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı davalının kusurlu olduğunu kabule
elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise sebep ve saiki açıklanmayan ve
inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken
delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile davalının kusurlu
olduğunun tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır gerekçesiyle bozularak
dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece
önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davalı Vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Emsal.co
Kişiye özel içtihat bülteni
http://www.emsal.co
Dava, boşanma istemine ilişkin olmakla birlikte, yargılama aşamasında davacı
öldüğünden davaya kusur tespiti davası olarak devam olunmuştur. Davacı T. vekili
dava dilekçesinde, taraflar arasındaki evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri
kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı iddiasıyla tarafların
boşanmalarına, davacı yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini
istemiştir.
Davalı N. vekili, iddiaların asılsız olduğunu taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık
bulunmadığını, davacının temyiz kudretine sahip olmadığını belirterek davanın
reddini savunmuş; aksi halde maddi manevi tazminata birleşen davada da nafakaya
hükmedilmesini istemiştir.
Yargılama sırasında davacıya kızı S. vasi olarak atanmıştır. Mahkemece davalının
daha fazla kusurlu kabul edilerek verilen davanın kabulüne ilişkin ilk karar, davalı
vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, dosyaya sunulan nüfus kayıt örneğinden
davacı T.’nin 07.07.2009 tarihinde öldüğünün anlaşıldığına işaretle evliliğin ölüm ile
son bulduğu, davanın konusunun kalmadığı, bu konuda bir karar verilmek üzere
hükmün bozulması gerektiği, gerekçesi ile karar bozulmuş; bunun üzerine davacı
mirasçıları S. vs. vekili 4721 sayılı Medeni Kanunu (TMK)’nun 181. maddesi uyarınca
inceleme yapılarak davalının kusurlu olduğunun tespitine karar verilmesini
istemişler; mahkemece bozma ilamına uyularak davaya kusur tespiti davası olarak
devam olunmuş ve davalı Nuray Ö.`in daha fazla kusurlu olduğunun tespitine karar
verilmiş; davalı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda başlık
bölümünde açıklanan nedenlerle ikinci kez bozulmuştur. Mahkeme, tanık anlatımları
dışında başka delillere dayanarak kusur tespitine karar verdiğini, savcılık evrakı, icra
dosyaları ve CD kayıtlarında taraflar arasında geçen konuşma sonucu davalının
davacıya ekonomik şiddet uyguladığı gerekçesiyle önceki kararında direnmiş;
hükmü davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosyada mevcut
delillerin davalının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusurlu kabul
edilmesine yeterli olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle mahkemece direnme kararında gerekçe olarak dayanılan ses ve görüntü
kaydı içeren CD delilinin, hukuken geçerli ve hükme esas alınabilecek bir delil
niteliğinde olup olmadığının çözümü gerekmektedir: Hemen belirtilmelidir ki, 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmesinden
önceki dönemde, hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin değerlendirilmesi
konusunda Medeni Usul Hukukunda açık bir düzenleme bulunmamakta; konu
öğretide yer alan bilimsel görüşler ve yargısal uygulama ile şekillenmekteydi.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
“ispat hakkı” başlığını taşıyan 189. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; “Hukuka aykırı
olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate
alınamaz” hükmü ile açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin ispat gücü
olamayacağı kabul edilmiştir. Böylece ispat hakkının delillere ilişkin yönünün hukuki
çerçevesi çizilmiş; bir davada ileri sürülebilecek her türlü delilin mutlaka hukuka
2 / 5
Emsal.co
Kişiye özel içtihat bülteni
http://www.emsal.co
uygun yollardan elde edilmiş olması esası getirilmiştir. Anılan düzenlemeye göre,
hukuka aykırı olarak elde edildiği anlaşılan delillerin, mahkeme tarafından bir
vakıanın ispatında dikkate alınamayacağı düzenlenmek suretiyle, yargılama
sırasında taraflarca sunulan delillerin elde ediliş biçiminin mahkeme tarafından
re’sen göz önüne alınması ve delilin her ne surette olursa olsun hukuka aykırı olarak
elde edildiğinin tespit edilmesi halinde, diğer tarafça bir itiraz ileri sürülmese dahi
mahkemece caiz olmadığına karar verilerek, dosya kapsamında
değerlendirilmemesi ilkesi benimsenmiştir.
Bu yasal düzenleme öncesinde, hukuki nitelendirme açısından, öğretide nasıl bir
yaklaşımın benimsendiğinin irdelenmesinde de yarar vardır: Berkin, usulsüz veya
kanunsuz yahut hukuka aykırı yoldan elde edilmiş delile dayanılarak hüküm
verilemeyeceği; örneğin posta memuru ile anlaşarak ele geçirilmiş ve mahkemeye
sunulmuş olan başkalarına yazılmış mektupların veya evli erkeğin ilişki kurduğu ve
ileride evlenmek istediği kadına yazdığı mektupların çalınarak boşanma davasında
delil olarak kullanılmasının caiz olmadığı, görüşündedir (Bkz. Prof. Dr. Berkin N.
Tatbikatçılara Medeni Usul Hukuku Rehberi İst.s.734). Üstündağ, hukuka aykırı
yollardan elde edilmiş olan delillerin değerlendirilmesi konusunda usul
kanunumuzda bir hüküm bulunmadığını belirtmekte; sesin gizlice banda alınması
halinde buna daha sonra bir ispat vasıtası olarak
Emsal.co
Kişiye özel içtihat bülteni
http://www.emsal.co
gerekse de 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nda açık düzenleme
yapılmıştır. Mülga 1412 s. CMUK’un 254/2.maddesinde “koğuşturma makamlarının
hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz.” Denilmiş; 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Delillerin Ortaya Konulması Ve Reddi” başlıklı
206.maddesinin 2.fıkrasının (a) bendinde “ortaya konulması istenilen delilin, kanuna
aykırı olarak edilmesi halinde reddolunacağı” düzenlenmiştir. Burada sözü geçen
hukuka aykırılıklardan birisi de özel hayata yapılan haksız müdahaledir. Ancak özel
hayatın gizli alanı dediğimiz ve sadece bireyi ilgilendiren alana hiçbir şekilde
müdahale edilemez. Örneğin kişinin cinsel yaşamı böyledir. Hayatın bu gizli alanı
ihlal edilerek bir delil elde edilmiş ise, bunu, kim, nasıl ve hangi amaçla elde etmiş
olursa olsun söz konusu delil Ceza Mahkemesinde delil olarak kullanılamaz. Zira
hayatın gizli alanı bir delil elde etme yasağı teşkil eder (Öztürk, B. Yeni Yargıtay
Kararları Işığında Delil Yasakları , Ank. 1995, S.116 vd.). Yargısal uygulamada somut
olayın özelliğine göre farklı yaklaşımlar olmakla birlikte temelinde bir delilin hukuka
aykırı olarak elde edilmesi ile hukuka aykırı olarak yaratılmasının farklı olarak ele
alındığı, hukuka aykırı yaratılan delilin hiçbir şekilde kabul edilmemesine karşın,
hukuka aykırı olarak elde edilen delil konusunda olayın özelliğine göre farklı
değerlendirmelerde bulunulduğu görülmektedir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu’nun 25.09.2002 tarih ve 2002/2-617 E. 2002/648 sayılı kararında evlilik
birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayalı boşanma davasında davalı
kadına ait günlüğün delil olarak kabul edilip edilemeyeceği tartışılmış ve kararda bu
konuya ilişkin olarak aynen; “‘Zehirli ağacın meyveleri’ olarak ifade edilen hukuka
aykırı olarak elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul
Hukukunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.” tespiti yapıldıktan sonra
yukarıda da işaret olunan öğretideki görüşlere yer verilmiş; ardından tarafların
birlikte yaşadığı evde, davalı evi terk ettikten sonra kilitli olmayan yerden elde edilip
mahkemeye sunulan zor ve tehdit ile ele geçirildiği savunulmayan ve davalı
tarafından tutulduğu tartışmasız olan …defterin yukarıda anılan görüşler
doğrultusunda delil olup olmadığı değerlendirilmiştir. Sonuçta: “öncelikli olarak özel
hayatın gizliliğinin korunmasının esas olduğu; ancak somut olayın özelliğinin bu
genel görüşten ayrılmayı gerektiren istisnalar içerdiği; kullanılan deliller çalınmış,
tehdit ya da zorla elde edilmiş ise burada hukuka aykırılığın olacağı, hukuka aykırı
yollardan elde edilmemiş delillerin ise yasak bir delil olarak değerlendirilemeyeceği;
boşanma davasının zaten kişilerin özel yaşamını ilgilendiren bir dava olduğu ve
kocanın eşi ile birlikte yaşadıkları mekanda ele geçirdiği eşine ait fotoğrafları, not
defterini veya mektupları mahkemeye delil olarak verilmesi halinde, bu deliller
hukuka aykırı yollardan elde edilmediğinden mahkemede delil olarak
değerlendirileceği; aynı evde yaşayan kadının, kocanın bu delilleri ele
geçirilebileceğini bilebilecek durumda olduğu, kocanın yatak odasındaki bir dolabın
içinde yada yatağın altında kadın tarafından saklanan bir not defterini ele
geçirmesinin, bu mekan eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürdükleri bir yer
olduğundan kadın için gizli mekan kabul edilemeyeceği; hiç kimsenin evindeki bir
mekanda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamayacağı,
özel hayatın gizli alanlarının, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat
edilebileceği” vurgulanarak davalıya ait günlük delil olarak kabul edilmiştir. Kararda
üzerinde önemle durulan husus, delilin hukuki yollardan elde edildiğinin kabulüdür.
4 / 5
Emsal.co
Kişiye özel içtihat bülteni
http://www.emsal.co
Yine Hukuk Genel Kurulu’nun 28.05.2003 gün ve 2003/1-374 E- 2003/370 K. sayılı
ilamında ise: davacı tarafça muvazaanın kanıtı olarak sadece video kaseti deliline
dayanılmış; kararda video kasetinin hukuka aykırı delil olmamakla birlikte, murisin
ses ve görüntüsünün kaydedildiği ortam, murisin ses ve görüntüsünün alındığı tarih
itibariyle yaşlı, hastalıklar içinde kıvranan, hastaneden çıkmak için yardım bekleyen,
her türlü etkiye açık bir kişi olması nedeniyle bu delilin başlı başına muvazaaya
kanıt olamayacağı kabul edilmiştir.
Bir delilin mahkemece kabul edilebilmesi için, gerek öğretide yer alan ağırlıklı görüş,
gerekse de Hukuk Genel Kurulu Kararlarında ortaya konulan ölçüt; o delilin usulsüz
olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde edilmemesidir.
Vurgulanmalıdır ki, bir delilin usulsüz olarak elde edilmesi ayrı, usulsüz olarak
yaratılması ayrı bir olaydır. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın
özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir
şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir.
Somut olaya gelince; Mahkemece, hükme esas alınan CD, davalı kadının rızası
dışında kaydedildiği gibi sırf boşanma davasında delil olarak kullanılmak amacıyla
bir kurgu sonucu oluşturulmuştur. O halde bu şekilde oluşturulmakla usulsüz olarak
yaratılmış bu delilin hükme esas alınması mümkün değildir. Kaldı ki, bir an için delil
olarak kabul edilse dahi ne CD içeriği, ne savcılık evrakı ve icra dosyaları ne de tanık
beyanları davalının kusurlu olduğunu ispata yeterli bulunmamıştır. O halde, Hukuk
Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,
önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı
bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire
bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun
30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde
3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun
yatırana geri verilmesine, 15.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat