T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No:2014/2482
Karar No:2015/893
Karar Tarihi: 04.03.2015
Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırıkhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.01.2012 gün ve 2010/79 Esas, 2012/109 Karar sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 13.06.2012 gün ve 2012/2873 Esas, 2012/10007 Karar sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili; müvekkilinin davalı Selmin’in ölen eşinden aldığı borç para karşılığında 2 adet senet verdiğini, yıllarca bu senetlerin faizini ödediğini, araya girenlerin uzlaştırması ile senetlerden birini geri aldığını, diğer senedi geri istediğinde silah zoru ile kendisine 30.000 TL’lik başka bir senet imzalattırıldığını, Mehmet Ali’nin ölümüyle senedin boş kısımlarının da doldurularak davalı S.. D..’ye temlik edildiğini, senede dayalı takip yapıldığını belirterek takip nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, %40 tazminata karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında davalı S.. D..’ye icra marifetiyle 28.000 TL ödeme yaptığını belirterek bu bedelin istirdadına kaarar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı S.. D.. vekili; müvekkilinin senetle alacağını ispatladığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı R.. D.. vekili; senedin zorla alındığının ispat edilemediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; takibe konu senedin zorla imzalattırıldığına yönelik olarak yapılan şikayet nedeniyle yapılan savcılık soruşturması kapsamında davalı S.. D..’nin evinde yapılan aramada birden çok çek ve bono ele geçirildiği, birçok vatandaşın tefecilik suçu nedeniyle davalı S.. D.. ve ölen eşi hakkında yaptıkları ihbarların bulunduğu, dava konusu bononun icra takibi sırasında niçin temlik edildiğine ve bononun sebebine ilişin olarak davalı tarafça geçerli bir hukuki sebep iddia ve ispat edilemediği, dinlenen tanık beyanları ve takipsizlik davası kapsamına göre dava konusu senedin davacıya iradesi dışında imzalattırıldığı kanaatinin oluştuğu gerekçesiyle davnın kabulüne, davacının icra takibi nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, tahsil edilen 28.000 TL’nin davalı Selmin’den istirdadı ile davacıya verilmesine, 12.000 TL kötüniyet tazminatının davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, senet nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olup davacı senede karşı senetle ispat külfeti altındadır. Mahkemece davalı tarafın açık muvafakati olmadan senede karşı ileri sürülen iddialar nedeniyle tanık dinlenilmesi doğru değildir. Kaldı ki yargılama sırasında dinlenen tanıkların beyanları da davalılar lehinedir. Hal böyle olunca, açılan davada borçlu olmadığını usulüne uygun delillerle ispat külfeti davacı tarafta iken, ispat külfetinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, icra takibine konu bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve istirdat istemine ilişkindir.
Mahkemece “bononun sebebine ilişkin olarak davalı tarafça geçerli bir hukuki sebep iddia ve ispat edilmediği, dinlenen tanık beyanları ve ek takipsizlik dosyası kapsamına göre dava konusu senedin davacıya iradesi dışında imzalattırıldığı” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalılar vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalılar vekilleri getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; menfi tespit talebine konu senede karşı davacı iddialarının ispatı için tanık dinlenip dinlenemeyeceği, davaya konu bononun davacıya iradesi dışında imzalattırıldığı iddiasının kanıtlanıp kanıtlanmadığı ve borçlu olmadığını ispat külfetinin hangi tarafta olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne esas olmak üzere ispat hukuku yönünden dava tarihi itibariyle geçerli mevzuatın açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 287. maddesi uyarınca; kanunun muayyen bir delil ile ispatını emrettiği hususlar başka suretle ispat olunamazlar.
Aynı Kanun’un 288 maddesinde “senetle ispat” ve 289. maddesinde; senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği hususları düzenlenmiştir.
Hangi hallerde tanık dinlenilebileceği ise HUMK 293. maddesinde (HMK m. 203) açıklanmış olup, 5. fıkra hükmü aynen “Akitlerde hata, hile, gabin, cebir ve ikrah vukuu” olarak belirlenmiştir.
Bu aşamada belirtilmelidir ki, hata, hile, ikrah gibi iradeyi sakatlayan hallerin varlığı savunma ya da iddia olarak ileri sürülmüşse bu hususun mutlaka araştırılması gerekir (HGK’nun 14.12.2011 gün ve 2011/14–707 Esas, 2011/769 Karar sayılı ilamı).
İkrah altında yapılan akdin geçersiz olacağı 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 29. maddesinde düzenlenmiştir. Eğer iki taraftan biri diğer tarafın yahut üçüncü bir şahsın ikrahiyle bir akit yapmış olursa, kendi hakkında lüzum ifade etmeyeceği yasa hükmüdür.
İkrahın şartları ise BK’nun 30. maddesinde düzenlenmiş olup “İkrah olunan taraf, hal ve mevkiine nazaran kendisinin yahut yakın akrabasından birinin hayat veya şahıs veya namus yahut malları ağır ve derhal vukubulacak bir tehlikeye maruz olduğuna kanaat getirdiği takdirde ikrah, muteber addolunur” açıklamasını içermektedir.
Bu itibarla, kendisinin veya yakın akrabasının tehlikeye maruz kalacağı endişesiyle bir akdi imzalayan tarafın bu durumu ispat etmek için tanık dinlenmesini mahkemeden talep etmesi yasal hakkıdır.
Somut olayda da davacı tarafından ileri sürülen iddia, bahsi geçen ikrah olgusuna ilişkindir. Dava dilekçesindeki anlatımıyla davacı, ödenmiş olan 2.600,00 TL tutarındaki senedi almak için davalılar murisi Mehmet Ali Demirci’nin evine gittiğinde hakaret ve tehditlere maruz kalarak silah zoruyla kendisine 30.000,00 TL’lik başka bir senet imzalattırıldığını ve bu senedin icra takibine konduğunu iddia etmektedir. Yukarıda açıklanan yasa hükmü uyarınca (HUMK m. 293; HMK m. 203) davacının bu iddiasını ispatlamak için tanık dinletme hakkı bulunduğu açıktır.
Bu itibarla, icra takibine konu senedin imzalanmasında iradesinin sakatlandığı yönündeki iddiasını ispat külfeti üzerinde olan davacı tarafın dayandığı deliller arasında bulunan tanıklarının mahkemece dinlenmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Dinlenen tanıklar beyanlarında davalılar tarafından davacı ve ailesine yönelik değişik zamanlarda hakaret ve tehditler edildiği yönünde anlatımda bulunmuşlar ise de; icra takibine konu bononun zorla imzalatılmasına ilişkin görgüye dayalı bir ifade vermemişlerdir.
Kaldı ki davacı, Mehmet Ali Demirci’nin evine yalnız olarak gittiğini ifade etmiş olup, “senet yağması” suçuna ilişkin olarak başlatılan soruşturmada Hassa C. Başsavcılığınca, müştekinin soyut iddiasından başka delil elde edilemediği belirtilerek, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, davalıların yeminden kaçınmaları nedeniyle davacı tarafın iddiasını ispatladığı, bir kısım üyelerce de Hassa C.Başsavcılığının 2009/182 Esas sayılı dosyası ve bu dosyada yer alan 06.05.2009 tarihli tutanak içeriğine göre davaıların ve murislerinin tefecilik yaptıklarını gösterir delillerin elde edildiği, bu nedenle mahkeme kararının onanması gerektiği belirtilmiş ise de, kurul çoğunluğunca; konusu suç teşkil eden olaylara ilişkin yemin teklif edilemeyeceği, edilse dahi icapsız yemin olacağından geçersiz sayılacağı ve C. Başsavcılığınca takipsizlik kararı verilmesi karşısında davaya konu senedin davacıya zorla imzalattırıldığına yönelik bir delilin eldeki dosyaya ibraz edilen soruşturma dosyasında bulunmadığı gerekçeleriyle azınlık görüşü benimsenmemiştir.
Bu itibarla, tanık dinlenmesinin yerinde olmadığına ilişkin Özel Daire bozma ilamındaki ibare çıkartılmak ve somut olayda iddiaları ispat külfetinin davacı tarafta olduğu gözetilerek delillerin buna göre değerlendirilmesi gerektiğinden, yerel mahkeme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
Direnme kararı açıklanan bu değişik nedenlerle bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 04.03.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat