ÖZET : Dava anonim şirket tasfiye memuru tarafından gerçekleştirilen tasfiye sonrasında, şirket ortağının tasfiye payını alamadığı iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir. Islah tarihi itibariyle yürürlükte olan 6100 Sayılı H.M.K.nın 177. maddesinde ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Yine mülga 1086 Sayılı H.U.M.K.nın 84. maddesi de aynı mahiyettedir. 4.2.1948 tarih, 10/3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı`nda da açıklandığı üzere bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, davacı vekili tarafından bozma sonrası ıslah edilen ve davalı tarafça da muvafakat edilmeyen ıslaha konu alacak miktarı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi`nce verilen 26.12.2013 tarih ve 2013/250-2013/1203 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı F... Üreme Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi A.Ş.`nin hissedarı olduğunu, şirket yönetim kurulu tarafından alınan tasfiye kararı sonrasında tasfiye memuru olarak şirket hissedarı olan davalının tayin edildiğini, davalının şirkete ait tüm taşınırları paraya çevirmesine karşın müvekkiline ödemede bulunmadığını ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL`nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle toplam talebini 31.624,52 TL`ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, davaya konu taşınırların satımından 79.061,00 TL elde edildiğini, müvekkili ve davacının da aralarında bulunduğu üç kişinin bu parayı bankadan çektiklerini ve söz konusu miktarın ortaklar arasında paylaşıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalı tasfiye memurunun ibraz etmesi gereken bilanço ve envanter defterlerini, ara bilançolarını ibraz etmediği, tasfiye memurluğu sırasında ve tasfiyenin hitamında şirketin tasfiye işlemlerini kayıt altına almadığı, şirketin borç ve alacak ilişkilerini tam ve belirgin bir şekilde kayıt etmediği, davaya konu tasfiye edilen şirketin satılan varlıkların satış bedelinden elde edilen gelirin ortaklara paylaştırdığını ispat edemediği, bu gelirin %40`ının davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulüyle 31.624,52 TL`nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- ) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- ) Dava anonim şirket tasfiye memuru tarafından gerçekleştirilen tasfiye sonrasında, şirket ortağının tasfiye payını alamadığı iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
Davacı tarafça fazlaya dair haklar saklı tutarak 10.000 TL`nin faiziyle tahsili isteminde bulunmuş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş. Dairemizin 19.9.2012 tarih ve 2011/7420 Esas, 2012/13677 Karar sayılı ilamıyla karar davacı yararına bozulmuştur. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekili 27.9.2013 tarihinde harçlandırdığı ıslah dilekçesiyle toplam talebini 31.624,52 TL`e çıkarmış, mahkemece de ıslah edilen toplam miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Islah tarihi itibariyle yürürlükte olan 6100 Sayılı H.M.K.nın 177. maddesinde ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Yine mülga 1086 Sayılı H.U.M.K.nın 84. maddesi de aynı mahiyettedir. 4.2.1948 tarih, 10/3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı`nda da açıklandığı üzere bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, davacı vekili tarafından bozma sonrası ıslah edilen ve davalı tarafça da muvafakat edilmeyen ıslaha konu alacak miktarı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 08.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat