T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi
E: 2014 / 15392
K: 2014 / 22611
T: 29.09.2014
ÖZET: Mahkemece, takip dayanağı bononun ödeme yeri kabul edilen İ
İcra Dairesinin yetkisine yapılan itirazın reddi ile borca itiraz ve sair şikayet nedenlerinin esası yönünden inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.(2004 S. K. m. 50) (6102 S. K. m. 777) (6100 S. K. m. 6,)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Emin Bilseloğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Alacaklı tarafından borçlu aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, örnek 10 ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun yasal 5 günlük süre içerisinde İcra Mahkemesi`ne yaptıkları başvuruda, borçluların adresleri itibariyle Bakırköy İcra Dairesinin yetkili olduğunu belirterek yetki itirazı ile birlikte borca itiraz ve sair şikayet nedenlerini ileri sürdüğü ve mahkemece yetki itirazının kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK.nun 50.maddesi göndermesiyle, bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK.6.md.), bonoda öngörülen ödeme yerinde, 6102 Sayılı TTK`nun 777/3. maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, tanzim yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden, bononun tanzim yerinde icra takibi yapılabilir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17.maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.
Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırdedilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, yeni düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir.
Söz konusu düzenleme ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka husus da, yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması aranmıştır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlatılmak istenen, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; alacaklının bir adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe başladığı, takip dayanağı bonoda İstanbul (icra dairelerinin) mahkemelerinin, yetkili kılındığı görülmektedir. Bu durumda, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK.nun 17. maddesi kapsamında itirazın değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, takip dayanağı bonoda İstanbul mahkemelerinin (icra dairelerinin) yetkili olduğunun yazılması yetki sözleşmesi niteliğinde olup, dosya içerisinde takip dayanağı bononun keşidecisi ve lehtarının tacir olduğunu ilişkin belge bulunmadığına göre takip tarihi itibari ile yürürlükte olan 6100 Sayılı HMK`nun 17. maddesi gereğince bu yetki sözleşmesi geçersizdir. Ancak takip dayanağı bonoda tanzim yerinin İstanbul olduğu, ayrı bir ödeme yeri gösterilmediği ve tanzim yeri olan İstanbul`un ödeme yeri olduğunun kabulü gerekmektedir.
O halde mahkemece, takip dayanağı bononun ödeme yeri kabul edilen İstanbul İcra Dairesinin yetkisine yapılan itirazın reddi ile borca itiraz ve sair şikayet nedenlerinin esası yönünden inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Sonuç: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK`nun 366 ve HUMK`nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.09.2014 gününde oybirliğiyle, karar verildi.