ÖZET : Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davanın yasal dayanağını oluşturan yasadaki bir ibarenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması karşısında, iptal kararının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihten sonra, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi bulunmadığından; açıldığı tarihteki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, anılan iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum gereğince kısmen reddine karar verilmesinde sorumluluğu bulunmadığı halde; davacı Kurumun davada haksız çıkan taraf olarak nitelenip vekalet ücretiyle sorumluluğuna hükmedilmiş olması; usul ve yasaya aykırıdır. Hükmü temyiz etmeyen davalılar yönünden davacı Kurum lehine oluşan usulü kazanılmış hakların gözetilmemiş olması da doğru değildir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 388 ve 389 uncu ( HMK. 297. madde ) maddelerinde tanımlanan unsurları taşıma ve “iki tarafa tahmil ve bahşedilen haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılması” yönündeki yasal gerekler gözetilerek, tahsil kararı verilen Kurum zararına işleyecek yasal faiz başlangıç tarihlerinin, infazda tereddüde neden olmayacak şekilde açıkça yazılmamış olması da usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Davacı Kurum, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozma ilamına uyduktan sonra yaptığı yargılama sonucu davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ile davalı Ç... A.Ş. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Mustafa Arınmış tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının avukatının tüm, davacının avukatının sair temyiz itirazlarının REDDİNE;
Mahkemenin uyma kararı verdiği Dairemizin bozma kararında ayrıntıları açıklandığı üzere;
1- ) Hükmü temyiz etmeyen davalılar Z. K. ve Y. A. yönünden davacı Kurum lehine oluşan usulü kazanılmış hakların gözetilmemiş olması;
2- ) Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 388 ve 389 uncu ( HMK. 297. madde ) maddelerinde tanımlanan unsurları taşıma ve “iki tarafa tahmil ve bahşedilen haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılması” yönündeki yasal gerekler gözetilerek, tahsil kararı verilen Kurum zararına işleyecek yasal faiz başlangıç tarihlerinin, infazda tereddüde neden olmayacak şekilde açıkça yazılmamış olması;
3- ) Davanın yasal dayanağını oluşturan, 506 sayılı Yasanın 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “...sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere...” ibaresi, Anayasa Mahkemesi’nin 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas ve 2006/106 sayılı kararıyla, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş; Anayasa’nın 152 ve 153. maddelerinde öngörülen düzenleme uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması karşısında, iptal kararının Resmi Gazetede yayımlandığı 21.03.2007 tarihinden sonra, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi bulunmadığından; açıldığı tarihteki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, anılan iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum gereğince kısmen reddine karar verilmesinde sorumluluğu bulunmadığı halde; davacı Kurumun davada haksız çıkan taraf olarak nitelenip vekalet ücretiyle sorumluluğuna hükmedilmiş olması; usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenleridir.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat