(2709 S. K. m. 129, 138, 139, 140) (2004 S. K. m. 18, 167, 168, 170/A, 171, 277) (6100 S. K. m. 20,
46, 47, 48, 49) (1086 S. K. m. 573, 574, 575, 576) (2802 S. K. m. 93/A) (818 S. K. m. 60)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 12. Hukuk Dairesince;
12. Hukuk Dairesinin 10.10.2007 tarih ve 2007/16704 E. - 2007/18368 K. sayılı kararı ile alacaklının yetkili hamil olmadığına ilişkin şikayetlerin İİK`nun 170/a-2. maddesine göre süreye tabi olduğu, süre aşımı nedeniyle istemin reddi gerektiği halde işin esasına girilerek şikayetin kabulüne karar verilmesi nedeniyle bozulduğunu, Keşan İcra Mahkemesince bozmaya uyularak 26.02.2008 tarih ve 2008/5 E. - 2008/27 K. sayılı kararı ile şikayetin reddine ve icra takip dosyasında ödeme emrine dayanılarak yapılmış tüm işlemlerin geçerliliğine ve takibin devamına karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini beyan etmiştir.
Bozmaya uyulma sonrası verilen bu icra mahkemesi kararını icra dairesine ibraz ettiklerini, taşınmaza 16.04.2008 tarihinde üçüncü kişi mülkiyetinde iken yeniden haciz koydurduklarını ve kıymet takdiri işlemi taleplerinin 04.06.2008 tarihinde red olduğunu, bu red işlemine karşı şikayetlerinin de 13.01.2009 tarihinde red olup kesinleştiğini, taşınmaz haczinin tapuda terkininden sonra taşınmazı hacizsiz olarak 05.04.2007 tarihinde satın alan üçüncü kişinin şikayeti üzerine Keşan İcra Mahkemesince 16.04.2008 tarihinde yeniden konulan haczin kaldırılmasına karar verildiğini ve 16.07.2009 tarihinde bu kararın onanarak kesinleştiğini borçlunun başkaca malvarlığı olmadığından borcun tahsilinin imkansız hale geldiğini, dolayısı ile dava tarihi itibariyle toplam dosya alacağı miktarı olan 85.000 TL kadar uğradıkları zararın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalı Adalet Bakanlığı`ndan tazminine, hükmedilecek tazminata dava tarihinden
itibaren icra takip dosyasındaki %48 oranında reeskont faiz oranının yürütülmesine karar verilmesini talep etmiştir.
haciz sonrası iki sene beklemesi ve borçlunun hacizli taşınmazı üçüncü kişilere satmasından dolayı bu olayın kaynaklandığını, Adalet Bakanlığı`nın olayda bir kusuru, daha doğrusu kusursuz sorumluluğunun bulunmadığını, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GÖREV VE HUSUMET:
1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, 573-576 maddeleri arasında hakimin hukuki sorumluluğu düzenlenmiş olup, hakimin kusurlu davranışlarından dolayı ilk aşamada davanın hakimlere karşı açılması gerektiği esasından 14.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6110 Sayılı Kanunla (m.12, 14, geçici md.2) 2802 Sayılı Kanunla eklenen 93/A maddesi ile ayrılınmış hakimlerin sorumluluğu davalarının Devlet aleyhinde açılacağı kabul edilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK`nun 47. maddesi de benzer şekilde Devlet aleyhinde açılacak tazminat davalarının Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacağı düzenlenmiştir.
2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesi 6.3.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 Sayılı Kanunun 19/1-a maddesi ile yürürlükten kaldırıldığından ...nun 46-49 madde hükümlerinin olaya uygulanması gerekmektedir.
Somut olayda, dava 19.10.2009 tarihinde Adalet Bakanlığı aleyhinde Keşan Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup, husumetin Adalet Bakanlığına yöneltilemeyeceği gerekçesi ile davanın 01.07.2010 tarihinde reddine karar verilmiştir. Bu karar Yargıtay 4.Hukuk Dairesince, karardan sonra yürürlüğe giren 2802 sayılı Kanunun 93/A ve HMK`nun 47. maddelerinin dikkate alınarak, bu hükümlere göre karar verilmesi için 27.02.2012 tarihinde bozulmuştur. Bozmaya uyan Keşan Asliye Hukuk Mahkemesi HMK`nun 20. maddesi gereğince görevsizlik ve dosyanın Yargıtay ilgili hukuk dairesine gönderilmesine karar vermiştir.
Dairemize gönderilen dava dosyası ilk derece mahkemesi sıfatı ile yargılama yapılması için Dairemizin ilgili esas defterine kaydı yapılmıştır. nun 47. maddesi uyarınca tazminat istemine konu
icra hukuk mahkemesi kararının incelemesinin yapıldığı yer olan Dairemiz bu davaya ilk derece mahkemesi sıfatı ile bakmaya da görevli bulunmaktadır.
SÜRE:
Davanın görevsizlikle Dairemize gelmesinden sonra davaya dahil edilen ... Hazine vekilince 28.03.2013 tarihinde verilen cevap dilekçesinde 2802 sayılı kanunun 93/A gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde davanın açılmadığı ileri
sürülmüş ise de, anılan hüküm 06.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanunun 19/1-a maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Davacı tarafça verilen 17.04.2013 tarihli dilekçede davanın süresinde açıldığı da belirtildiğinden süresinde yapılmayan zamanaşımı defi Dairemizce gözönüne alınmamış olup dava süresinde kabul edilmiştir.
Dava dilekçesi ve tensip tutanağı ihbar edilen ...`e tebliğ edildiği halde duruşmaya katılmadığı feri müdahale talebinde bulunmadığı görülmektedir.
Mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı genel olarak hakimin hiçbir etki ve baskı altında kalmadan objektif karar vermesini sağlamaya dönük müesseselerdir
Hakimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bunların gerçekleştirilmesine yönelik teminatlar, hukuk devletinin bir gereği olmakla birlikte hiçbir zaman keyfi davranabilecekleri istedikleri şekilde karar verebilecekleri ve bu kararlardan da sorumlu olmayacakları anlamına gelmemektedir. Hakimler yargı yetkisini Türk Milleti adına kullanmaktadır. Hakimlerin hukuki sorumluluk usul ve esaslarının çok dikkatli bir şekilde düzenlenmesi, keyfiliğin ve sorumsuzca tutum ve davranışların önüne geçilmesi ve hem de tutuk ve çekingen bir hakim sınıfının oluşmasına yol açılmaması bakımından çok önemlidir. Aksi takdirde, yargının bağımsızlığı ve hakim teminatının anlamı kalmaz açıklamalarına yer verilmiştir.
Hakimlerin tedirgin olmaması ve toplum önündeki saygınlıklarının olumsuz etkilenmemesi için sorumluluklarının özel hükümlere tabi olması bir zorunluluktur. Toplum adaletin her türlü etkiden uzak dağıtılmasını beklemektedir. Bu hükümler topluma bu konuda güven verilmesi için getirilmiştir.
Hakimlerin hukuki sorumluluğu haksız fiil sorumluluğuna benzediği için haksız fiilde aranan, hukuka aykırı davranış, kusur, zarar ve nedensellik (illiyet bağı) ilişkisi bu sorumluluk için gerekli ise de yeterli değildir. Ortada zarar mevcut olduğu halde ...nun 46. maddesinde sınırlayıcı bir biçimde sayılan nedenlerden (hukuka aykırılıklardan) biri gerçekleşmemiş ise hakimin haksız fiilden kaynaklanan hukuksal sorumluluğu ve buna
bağlı bir tazminat ödeme yükümlülüğü doğmaz.
HMKnun 48. maddesi uyarınca tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığı ve delillerin açıkça belirtilmesi ve varsa belgelerin eklenmesi zorunludur. Davacı dava dilekçesinde Keşan İcra Hukuk Mahkemesi kararının açıkça usul ve hukuka aykırı olması bu karar dolayısıyla borçluya ait taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılması, bu arada taşınmazın mülkiyetinin üçüncü kişilere geçmesi nedeniyle taşınmazın satılması ile alacağın tahsil imkanından yoksun kalması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmektedir. Davacının dilekçesinde dayandığı hukuki aykırılık HMKnun 46. maddesinin 1. fıkrası c bendinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı bir karar veya hüküm verilmiş olması bir sorumluluk sebebidir.
Kanunların yeterince açık ve anlamlı bir hüküm içermemesi halinde hakim kanunu yorumlayarak bir karar verir. Hakim hukuku yanlış uygularsa bu konuda kanun yoluna gidilebilir. Temyiz mahkemesi, verilen hükmü kanuna aykırı bulursa bozar veya iptal eder. Hakimin hukuku yanlış uygulamasının başka bir yaptırımı kural olarak yoktur. Ancak kanunun herhangi bir yoruma yol açmayacak ve başka şekilde anlaşılamayacak kadar açık ve kesin olmasına rağmen, hakim bunun tersini yaparsa, bu husus hakimin hukuki sorumluluğunu doğurabilir.
Bunun dışında kanunda yazılı olmadığı halde öğreti ve Yargıtay kamu düzenine aykırı işlemlere karşı süresiz şikayet yoluna gidileceğini kabul etmektedir. Borçlunun, üçüncü kişinin ve kanunun menfaatini koruyan emredici hükümlere aykırı işlemler kamu düzenine aykırıdır. Ancak hangi işlemin kamu düzenine aykırı olduğu uygulamada ve öğretide duraksamalara ve farklı yorumlara yol açmaktadır.
Somut olayda Keşan İcra Hukuk Mahkemesi Hakimi, icra müdürünün kambiyo
senetlerine özgü ödeme emri düzenlemesi işleminin borçlu tarafından şikayetini nitelik itibariyle süresiz şikayet niteliğinde görerek ödeme emrini iptal etmiştir. Hakimin olayda uygulanan özel nitelikteki şikayeti düzenleyen ...nun 170/a maddesi yerine yanılgıya dayalı ...nun 16. maddesini uygulaması ve şikayeti süresiz olarak yorumlayarak, ödeme emrinin iptaline karar vermesinde HMK`nun 46/1-c ve diğer bentlerinde yazılı sorumluluk sebepleri meydana gelmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle, kararın dayandığı genel ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;
1- Davanın REDDİNE,
Dair oybirliği ile verilen 14.03.2014 gün ve 2013/1 E. 2014/3 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı ... vekili 14.10.2009 harç tarihli dava dilekçesiyle; 21.700 TL`lik çek alacağından dolayı borçlu aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde bulunduk. Borçlunun Muğla ili Milas ilçesinde bulunan taşınmazını haczedildi, taşınmaz hacizle yükümlü olarak tapuda üçüncü kişilere satıldı. Borçlu vekilinin, alacaklının yetkili hamil olmadığı gerekçesi ile Keşan İcra Hukuk Mahkemesinde şikayette bulunması üzerine, adı geçen mahkeme 19.01.2007 tarih ve 2006/15E. - 2007/13 K.sayılı kararı ile usul ve hukuka aykırı olarak örnek 163 nolu ödeme emrinin iptaline ve bu takip dosyasında ödeme emrine dayanılarak yapılmış olan tüm işlemlerin iptaline dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olarak karar verildi. Bu karar üzerine taşınmaz üzerindeki haczin kaldırıldı ve taşınmaz üçüncü kişi olan Atilla Bayraka satıldı. Keşan icra hukuk mahkemesi kararı temyiz edildi; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 10.10.2007 tarih ve 2007/16704 E. - 2007/18368 K. sayılı kararı ile alacaklının yetkili hamil olmadığına ilişkin şikayetlerin ...nun 170/a-2. maddesine göre süreye tabi olduğu, süre aşımı nedeniyle istemin reddi gerektiği halde işin esasına girilerek şikayetin kabulüne karar verilmesi nedeniyle bozuldu. Keşan İcra Mahkemesince bozmaya uyularak 26.02.2008 tarih ve 2008/5 E. - 2008/27 K.sayılı kararı ile şikayetin reddine ve icra takip dosyasında ödeme emrine dayanılarak yapılmış tüm işlemlerin geçerliliğine ve takibin devamına karar verildi ve karar kesinleşti. Bozma sonrası verilen icra mahkemesi kararı icra dairesine ibraz edildi. Taşınmaza 16.04.2008 tarihinde üçüncü kişi mülkiyetinde iken yeniden haciz koyduruldu ve kıymet takdiri işlemine yönelik taleplerimiz 04.06.2008 tarihinde reddedildi. Bu red işlemine karşı ileri sürülen şikayetler de 13.01.2009 tarihinde reddedilerek kesinleşti. Taşınmaz haczinin tapuda terkininden sonra taşınmazı hacizsiz olarak 05.04.2007 tarihinde satın alan üçüncü kişinin şikayeti üzerine Keşan İcra Mahkemesince 16.04.2008 tarihinde yeniden konulan haczin kaldırılmasına karar verildi ve 16.07.2009 tarihinde bu kararın onanarak kesinleşti. Borçlunun başkaca malvarlığı olmadığından borcun tahsilinin imkansız hale geldi. Dolayısı ile dava tarihi itibariyle toplam dosya alacağı miktarı olan 85.000 TL kadar zarar oluştu. Zararın oluşmasının tek nedeni Keşan İcra Hukuk Mahkemesince verilen 2006/15 E ve 2007/13 K sayılı karardır. Karar kesin olarak verilmemiş olsaydı, haciz devam edecek, Yargıtay incelmesinden sonrada bir kaydı olmayacaktı. Mahkeme İİK 16. maddesinin açık hükmüne rağmen takibin kesinleşmesinden iki yıl sonra şikayeti kabul ederek yasaya aykırı bir şekilde karar verdi. Geçici veya kesin haciz belgesi alınmadı ve icra dosyasından hiç tahsilat yapılamadı iddiası ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 85.000 TL tazminata dava tarihinden itibaren icra takip dosyasındaki %48 oranında reeskont faiz oranının yürütülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dairece ilk derece mahkemesi sıfatıyla yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Sonuç: Davacının temyiz itirazlarının reddi ile 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilamı
harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, 09.03.2016 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)