ÖZET : 1- Görevsizlik kararı üzerine sanığın yeniden sorgusu yapılmadan Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusu ile yetinilerek hüküm kurulması suretiyle 1412 sayılı CMUK`nun 236 ile aynı zorunluluğu düzenleyen 5271 sayılı CMK`nun 191. maddesine aykırı davranılması,
2- Sanıklar hakkında hürriyeti bağlayıcı ceza yönünden 765 sayılı TCY.nın hükümleri uygulandığı halde, taksitlendirmenin 5237 sayılı TCY nın 52. maddesinin uygulanması suretiyle karma uygulama yapılması,
3- 5271 sayılı CMK.nun 326/2. maddesi uyarınca birlikte işlenmiş suç nedeniyle mahkum edilmiş olan sanıkların sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları gerektiğinin düşünülmemesi, yasaya aykırıdır.
DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Görevsizlik kararı üzerine sanık A. K.`nın yeniden sorgusu yapılmadan Ümraniye 1 Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusu ile yetinilerek hüküm kurulması suretiyle 1412 sayılı CMUK`nun 236 ile aynı zorunluluğu düzenleyen 5271 sayılı CMK`nun 191. maddesine aykırı davranılması,
2- Sanıklar hakkında hürriyeti bağlayıcı ceza yönünden 765 sayılı TCY.nın hükümleri uygulandığı halde, taksitlendirmenin 5237 sayılı TCY nın 52. maddesinin uygulanması suretiyle karma uygulama yapılması,
3- 5271 sayılı CMK.nun 326/2. maddesi uyarınca birlikte işlenmiş suç nedeniyle mahkum edilmiş olan sanıkların sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları gerektiğinin düşünülmemesi,
4- Sanık A. K.`nın; iddianame, Sulh Ceza mahkemesi önündeki sorgusu, gıyabi tutuklama kararı, savunmanı huzurunda kollukta düzenlenen kimlik tespit tutanağında doğum tarihinin 1985 olarak saptandığı ve bu kayıtlara uygun kişinin adli sicil kaydının bulunmamasına karşın 1986 doğumlu olan kişinin adli sicil kaydının bulunduğu ve mahkemece de adli sicilde bulunan kayıtlarının 5395 sayılı yasanın 23. maddesinin uygulanmasına engel kabul edildiği gibi gerekçeli karar başlığında anılan sanığın doğum tarihinin 1986 olarak yazılması karşısında; oluşan çelişkinin giderilmesi gerektiğinin ve infazda karışıklığa neden olacağının gözetilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar savunmanlarının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle istem gibi BOZULMASINA, 08.06.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.